isimli şahsa izin vermişti.64 Yine aynı nedenle bir yere bir tahsildar göndereceği ya da bir köye girdiği zaman o kişinin veya yerin ismini sorar, beğenirse memnuniyeti yüzüne yansır, beğenmediğinde ise bu durum yine yüzünden anlaşılırdı.65
Resûlullah, Rabbinin kulun zannı ile beraber olduğunu bilir66 ve olaylara hep olumlu yaklaşırdı. Huneyn Savaşı sırasında doğan küçük Medineli Sehle bnt. Âsım b. Adî"ye, sefere çıkarken, Sehle (Kolaylık) ismini verip, “Allah işinizi kolaylaştırsın.” diye dua etmesi,67 çetin bir işi, koyduğu isimden yola çıkarak hayırla sonuçlandırmayı dilemesi açısından dikkat çekicidir. Yine Hudeybiye Antlaşması sırasında anlaşma yapmak üzere müşriklerden Süheyl b. Amr"ın geldiğini görünce, zor şartlar altında gerçekleşen bu görüşmenin, adı “kolaylık” anlamına gelen Süheyl ile yapılacak olmasına sevinip, “Allah işinizi kolaylaştırmıştır!” buyurması da68 isimler üzerinden hayrı ümit ettiğini göstermektedir.
İsim vermek, bir anlamda da isim sahibinin gönlünü hoşnut etmektir. İnsanlara hoşlanmadıkları lakaplar takmak, onları bu şekilde çağırmak ise ferdî ilişkileri olumsuz etkiler. Resûlullah döneminde bir kişiye iki üç isim verildiği olur, ancak bu kişi onlardan biri ile çağrılmaktan hoşlanmayabilirdi. Bu yüzden Allah, müminlerin kardeş olmasına vurgu yaptıktan sonra, “...Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın...” 69 buyurmuş, kişiyi hoşlanmadığı şekilde çağırmayı yasaklamıştı. İnsana, isimlerinin ve künyelerinin en sevimlisi olanla hitap etmek, Sevgili Peygamberimizin (sav) hoşuna giderdi.70
Bir gün Resûlullah Hz. Ali ile görüşmek için kızı Fâtıma"nın evine gelmiş, ancak onu evde bulamamıştı. Kızına onun nerede olduğunu sordu. Fâtıma, “Aramızda bir şey geçti. Beni kızdırdı ve çıkıp gitti.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah birini gönderip onu bulmasını istedi. Daha sonra Hz. Ali"nin mescitte olduğu anlaşıldı. Resûlullah, mescitte uzanmış, örtüsü bir tarafından düşüp toprağa bulanmış olan Hz. Ali"nin yanına geldi. Bir taraftan Hz. Ali"nin üzerindeki toprağı çırpıyor bir taraftan da, “Kalk ey Ebu"t-türâb, kalk ey Ebu"t-türâb!” diyordu. Böylece Hz. Ali, kendisine verilen isimler içinde en çok hoşuna gidenin bu olduğunu söylediği Ebu"t-türâb yani “topraklı” künyesini almıştı.71 Ebû Hüreyre"ye ise “kedicik babası” anlamına gelen lakabı, kedilere olan sevgisinden ötürü verilmişti.72
Gördüğü olumlu bir davranışı güzel bir isimle adlandıran Sevgili Peygamberimizin bu güzelliği müşrikleri bile kapsamıştı. Müşriklerden