anlamına gelen “kerm” isminin verilmesini, “Sizden biri, üzüme "kerm" demesin! Kerm (şerefli) olan ancak Müslüman insandır.” 56 sözleriyle hoş karşılamadığını ifade etmişti. Câhiliye döneminde Araplar, hem bolca üzüm vermeleri sebebiyle üzüm asmalarına hem de üzüm şarabının, içenleri cömertliğe ve ikrama sevk etmesi sebebiyle üzüme “kerm” yani “cömert” derlerdi. Hz. Peygamber içki ve şarap haram kılındıktan sonra olumlu bir ismin bu şekilde haram kılınmış içeceğin hammaddesi için kullanılmasını yasaklamıştı. Zira bu isim işitenlere şarabı hatırlatacak, belki ona yönlendirebilecekti.57
O, bütün mahlûkâtla barışıktı. Eşya ve doğa ile ilişkisi hep bu düzlemde gerçekleşiyor, her bir eşyayı Yüce Yaratıcı"nın kendine bahşettiği bir nimet ve değer olarak telakki ederek onlara canlı birer varlık gibi muamele ediyordu. Mahlûkâta güzel bakıp güzel görüyordu Allah Resûlü. Elbiselerini giyerken onların bir bir isimlerini sayıp Rabbine hamdeder ve bu nimetlerin hayırlı olmasını, hayırda kullanılmasını niyaz ederdi.58 Sahip olduğu eşyalar ve hayvanlara da güzel isimler verirdi. Kılıcına “Zülfikâr”59 bir atına “Mürtecez”, eşeğine “Ufeyr”, develerine de “Kasvâ” ve “Beydâ” isimlerini vermişti.60
Hz. Peygamber, her konuda olduğu gibi isimler üzerinden de insan saygınlığının korunmasına özen göstermiştir. İsimler nedeniyle insanların rencide olmasını veya ismin oluşturacağı olumsuz kanaatleri bertaraf etmeyi, insanî ilişkilerin huzurlu, güvenli ve sağlıklı temeller üzerine kurulmasını istiyordu. Ferdî ve toplumsal ilişkileri olumsuz yönde etkileyen uğursuzluk inancının isimler üzerinden sürdürülmesine de bu nedenle engel olmak istemiştir. Nitekim o (sav), tefe"ülden yani bir şeyi hayırlı saymaktan hoşlanır, uğursuz saymayı ise sevmezdi.61 “Yesâr” (Kolaylık), “Rebâh” (Kazanç), “Necîh” (Başarılı) ve “Eflah” (Kurtulmuş) gibi isimlerden sakındırırken, bu kişiler isimleriyle çağrıldığında, orada olmamaları hâlinde insanların "Kolaylık yok!" "Kazanç yok!" diye cevap vereceklerine, dolayısıyla farkında olmadan karamsarlığa itilmiş olacaklarına işaret etmiştir.62 Bu konuda Peygamber Efendimizin asıl kaygısının isimlerin kendisi ile ilgili değil insanlar tarafından algılanış şekli ile ilgili olduğu söylenebilir. Zira daha sonra aynı isimleri, anlamları güzel olduğundan olsa gerek değiştirmekten vazgeçmişti.63
Bir keresinde de bir deveyi sağdırmak üzere yanındakilere isimlerini sormuş, “Mürre” (Acı) ve “Harb” (Savaş) ismindeki iki kişinin sırf isimleri nedeniyle sağmalarına izin vermemiş, deveyi sağması için “Yaîş” (Yaşar)