O (sav), “Kadını kocasına, köleyi efendisine karşı kışkırtan bizden değildir.” buyurarak19 aileyi korumaya verdiği önemi ortaya koymuştur.
Bir erkeğin hayatını paylaştığı bir kadına el kaldırmasını hayretle karşılayan Rahmet Peygamberi, “Sizden biriniz (sakın) hanımını köle döver gibi dövmesin. Sonra günün sonunda onunla (aynı yatakta nasıl/ne yüzle) beraber olur!” buyurmuştur.20 Hadislerde geçen “cariyeyi (veya köleyi) döver gibi” ifadesinden, Hz. Peygamber"in kölelerin dövülmesini normal gördüğünü düşünmek doğru değildir. Bu, o toplum içinde cariye veya kölelerin daha çok şiddete maruz kaldıklarını ve insanların bunu daha doğal karşıladıklarını gösteren ve benzetme amacıyla söylenen bir ifadedir. Nitekim Allah Resûlü"nün bu konudaki uyarıları çok açıktır. O şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz hizmetçisini döverken Allah"ı hatırlasın ve derhâl elini çeksin.” 21 Sahâbî Ebû Mes"ûd el-Bedrî anlatıyor: “Kölemi dövüyordum. Arkamdan, "Şunu bil ki Ebû Mes"ûd..." diye bir ses işittim. Döndüğümde Resûlullah"ı karşımda gördüm. “Şunu bil ki Ebû Mes"ûd, Allah"ın senin üzerindeki gücü senin kölenin üzerindeki gücünden daha fazladır.” buyurdu. O anda elindeki kırbacı bırakan ve bundan sonra hiçbir kölesini asla dövmediğini söyleyen Ebû Mes"ûd o kölesini de Allah rızası için azat ettiğini bildirmektedir.22 İbn Ömer"den nakledilen bir rivayette de Allah Resûlü"nün, “Kim kölesine tokat atar ve onu döverse, bunun kefareti o köleyi azat etmesidir.” buyurduğu ifade edilmektedir.23
Aile içi şiddetin en yaygın olanı kocanın eşine yönelik fizikî şiddeti olsa da, kadının kocasına, ebeveynin çocuklarına, çocukların da ebeveynlerine yönelik şiddet uygulamaları söz konusu olabilmektedir. Bu bağlamda mânevî ve psikolojik baskılar da şiddet kapsamı içinde yer alır. Örneğin eşlerin birbirlerine yönelttikleri, geçerli delillere dayanmayan zina isnadı, bir iftira olduğu için, namus ve onurlarına yönelik mânevî bir şiddettir. Bu yüzden Kur"ân-ı Kerîm, böyle bir suçlamaya en çok maruz kalan ve bundan en fazla zarar görecek olan kadını korumak amacıyla, bu iftirayı yapan kimselere seksen sopa vurulması ve şahitliklerinin ebediyen kabul edilmemesi cezasını vermiştir.24 Eşlerin, kendilerinde kalması gereken mahrem sırlarını başkalarına yaymaları da karşı taraf için bir nevi mânevî şiddettir. Çünkü aile bireylerinin birbirlerine güvenerek açıkladıkları sırların ve mahrem bilgilerin başkalarına intikali, onların kişilik haklarının ciddi bir ihlâlidir. Onun için Allah Resûlü, “Kıyamet gününde, Allah katında mevkii en kötü olacak insanlardan birisi, karısı ile beraber olup da onun özel hayatına ilişkin sırlarını yayan kimsedir.” buyurmuştur.25