bir ağdır ve arşa bağlıdır.” buyurmuş6 ve “"Rahim", Rahmân"(dan) bir bağdır.” şeklinde bir tanımlama yapmıştır.7 Biri, Rahmân ile Rahîm arasında, diğeri ise rahim ile aynı rahimden dağılan akrabalar arasında olmak üzere iki tür ilişki vardır. Her iki ağda da ilişki, rahmet ve merhamet akışı şeklinde gerçekleşir. Arada bağlantı varsa, rahmet ve merhamet akımı devam eder, bağ koparılmışsa rahmet ve merhamet de kopar. Nitekim Hz. Peygamber"in bir kudsî hadiste şöyle buyurduğu nakledilmektedir: “Yüce Allah şöyle buyurur: "Ben Rahmân"ım, o (akrabalık bağlarının adı) da rahimdir. Ona kendi ismimden türeyen bir isim verdim. Onunla ilişkiyi sürdürenle ben de ilişkimi sürdürür, onunla ilişkiyi kesenle ben de ilişkimi keserim."” 8
Sıla-i rahim, câhiliye dönemi Arap toplumunda da değer verilen erdemler arasındadır. İslâm bu hususu daha da önemsemiş, câhiliyedeki birtakım yanlışları düzeltmiş ve onu ilk günlerden itibaren en temel öğretiler arasında sunmuştur. Câhiliyede bu ilişki, başkalarına karşı bir gurur, kibir ve övünme vesilesidir. Körü körüne, taassup derecesinde bir tarafgirlik, zalim de olsa, mazlum da olsa kan kardeşini tutma, kabilesini kayırma, kısaca nesebini âdeta putlaştırırcasına yüceltme söz konusudur.9 İslâm ise bu ilişkileri ıslah etmiş, temel ilkeleri, karşılıklı hak ve sorumlulukları merkeze alan bir ilişkiler ağı kurmuştur.
Adalet, hakkaniyet, hukukun eşitliği ve suçun şahsîliği gibi İslâm"ın temel ilkeleri karşısında akrabalık bağları hiçbir avantaj sağlamaz. En yakın akraba da olsa, şahitlikte ve yargıda dürüstlükten ve adaletten asla ödün verilmez.10 Yakını bile olsa kimse kimsenin vebalini yüklenmez.11 Hatta bu konuda Peygamber Efendimizin dahi ayrıcalığından söz edilemez. Kendisinin de açıkça ifade ettiği gibi, “kızı Fâtıma da olsa...” ne dünyada ne de âhirette yapabileceği bir şey yoktur.12
Akrabalar arası ilişkiler konusu Kur"an"ın en temel öğretileri arasında yer alır.13 Yüce Rabbimiz birçok âyette akrabaya hakkını vermeyi,14 yardım ve iyilik etmeyi emretmekte,15 akrabalık haklarına riayetsizlikten sakındırmakta16 ve akrabalık bağlarını koparmanın, fitne ve fesat ile ilişkisinden söz etmektedir.17
Akrabalar arası ilişkinin önemini bizzat yaşayarak öğrenir Allah Resûlü. Babasını hiç göremeyen bir yetimdir. Annesini de dayılarını ziyarete gittikleri zaman Medine dönüşünde kaybeder. Önce dedesinin, sonra da kendisine çok şey borçlu olduğu amcası Ebû Tâlib"in himayesinde yetişir. Resûl-i Ekrem, son nefesine kadar kendisini destekleyen ama İslâm"ı seçmeyen amcası