arzuluyordu. Sadaka vermek konusunda hanımlara özel nasihatlerde bulunuyordu. Nitekim Allah Resûlü"nün gayretleri sayesinde ilk İslâm toplumu, dayanışma ve yardımlaşma alanında hanımların göz yaşartan bir azim ve fedakârlık içinde olduklarını gösteren örneklerle doludur.
Bir Ramazan Bayramı sabahında Resûlullah, mescitte erkek saflarını yara yara hanımların arasına gelmişti. Yanında Bilâl-i Habeşî vardı. Peygamberimiz hanımlara özel bir konuşma yaparak sadaka vermelerini emretti. Bilâl elbisesinin eteğini açıp verilen sadakaları toplamaya başladı. Hanımlar Resûlullah"ın teşvikine uyarak küpelerini ve yüzüklerini çıkarıp Bilâl-i Habeşî"nin elbisesine bırakıyorlardı.24
Zeyneb es-Sekafiyye, Resûlullah"ın, “Ziynetlerinizden bile olsa infak edin.” dediğini duyunca bu emri nasıl yerine getirebileceğini düşünmeye başladı. Eşinin ve ailesinin geçimini kendisi sağlıyordu. Üstelik evinde yetim çocuklar vardı. Onlar için de çalışıyor, gelirini onlara sarf ediyordu. Ailenin maddî yükü neredeyse tamamen onun omuzlarındaydı. Acaba bu harcamaları ile infak etmiş sayılıyor muydu? Bu harcamalar sadaka yerine geçer ve yeterli olur muydu? Eşi Abdullah b. Mes"ûd"a bu meseleyi Hz. Peygamber"e sormasını söyledi. Abdullah ise bizzat Zeyneb"in Resûlullah"a sormasından yanaydı. Zeyneb bu meselenin cevabını öğrenmek üzere Hz. Peygamber"in yanına gitti. Kapıda Ukbe b. Amr el-Ensârî"nin eşi Zeyneb ile karşılaştı. O da Allah Resûlü"ne aynı konuda danışmak için bekliyordu. Peygamber"in kapısının önünde iki hanımın konuştuklarını gören Bilâl, yanlarına geldi. Hanımlar, sormak istedikleri soruyu Bilâl"e ilettiler ve onu Hz. Peygamber"e arz etmesini talep ettiler. Bilâl, Peygamber Efendimizin yanına girdi ve soruyu ona yöneltti. Allah Resûlü şöyle buyurdu: “Onlar hem sadaka hem de sıla-i rahim sebebiyle iki kat ecir kazanırlar.” 25 Bu durum, asr-ı saadet hanımlarının hem ekonomik güce sahip olduklarını hem de sosyal sorumluluklarını öğrenip yerine getirmeye gayret ettiklerini gözler önüne sermektedir.
Hanımlar bu iki Zeyneb"in yaptığı gibi sosyal görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde öğrenip ifa etmeye çalışırken aynı zamanda sosyal konumlarını sorguluyor, iyi bir sosyal statüde olmayı arzuluyorlardı. Özellikle Allah katında zikredilmek onlar için oldukça önemliydi. Bu itibarla bir gün Medineli Müslümanlardan Ümmü Umâre isimli hanım, Resûlullah"a, “(Kur"an"da) her şeyin erkekler için nâzil olduğunu görüyorum. Hiçbir konuda kadınların zikredildiğini göremiyorum.” dedi. Ümmü