erdiklerini söyleyen, ancak kendilerinin buna imkân bulamadıklarından yakınan Ebû Zerr"e Hz. Peygamber sadakanın birçok çeşidinin bulunduğunu belirterek şöyle buyurmuştur, “...(Âmâya veya yol sorana) yol göstermen sadakadır. Gücünle güçsüz birine yardım etmen sadakadır. Konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade etmen sadakadır...” 38
Engellilere yardım etmenin sadaka olduğunu, diğer bir ifade ile Allah"a olan sadakatin bir ifadesi olduğunu belirten Hz. Peygamber"in, herhangi bir âmâyı yoldan saptıranları, onu kasten yanlış yola yönlendirme sadakatsizliğini gösterenleri ise lânetliler içerisinde sayması son derece etkileyicidir.39
Engelliler lehinde veya aleyhinde birçok zayıf ve uydurma rivayetin çeşitli eserlerde yer alması dikkat çeken bir husustur. “Özürlülerden sakının!” 40 şeklindeki rivayet, Kur"an"ın ruhuna uygun olmadığı gibi, “güçsüze yardım eden” ,41 engellilere yapılan her yardımı sadaka kabul eden Resûl-i Ekrem"in söz ve uygulamalarına da ters düşmektedir.
“Her kimin Allah dünyada görme yetisini alırsa, onun gözlerinin cehennem ateşini görmemesi Allah üzerinde gerekli bir haktır.”42 şeklindeki rivayet de engellileri teselli amaçlı olarak uydurulmuş olmalıdır. Daha önce naklettiğimiz sahih hadislerde geçtiği üzere, görme veya duyma yetisini yitirdiği hâlde sabredenlerin ecir alacaklarında şüphe yoktur. Hatta onların sağlıklı iken yapmaya devam ettikleri güzel amellerin ecrini, engelli olup yapamaz hâle geldiklerinde de yapıyorlarmış gibi alacaklarına dair hadisler mevcuttur.43 Fakat sadece bu duyuları yitirmenin, günahlar için mağfiret ve cehennemi görmeme hakkı olarak takdim edilmesini, mükellefiyet anlayışıyla bağdaştırmak mümkün değildir.
Engelliler, tarihin her döneminde toplumların önemli bir kesimini oluşturmuşlardır. Aynı durum yaşadığımız modern çağ için de geçerlidir. Genel olarak bütün dünyada, özelde ise ülkemizde, nüfusun önemli bir oranı engellidir. Geçmişte salgın hastalık ve savaşların etkisiyle artan bu oran, günümüzde çeşitli tedbirsizlikler, iş ve trafik kazaları gibi değişik sebeplerle had safhaya ulaşmıştır.
Gerekli vesilelere sarılmanın yanı sıra, tedbiri elden bırakmamanın ve tedavi olmanın Hz. Peygamber"in ısrarla dile getirdiği sünnetlerden olduğu unutulmamalıdır. Bütün bunlar yerine getirildikten sonra, ilâhî irade ve takdir sonucu başa gelenler karşısında ise, engelliye düşen sabretmek, gücü nisbetinde sorumlu olduğu bilinciyle hayatını sürdürmek ve sınavı