Onun fakirlere ve dul kadınlara yardım etmek için çaba sarf eden kimseyi Allah yolunda cihad eden kimse gibi görmesi,31 kendisine gelip de derdini anlatamayacak olanlara işlerinin görülmesi için aracılık yapılmasını sevap kapısı olarak göstermesi,32 insanî ilişkilerde güler yüzlü olmayı dahi sadaka olarak nitelemesi,33 insanlar arası ilişkileri yeniden şekillendirecek bir niteliğe sahiptir.
Nübüvvetin aydınlığını yansıtan bu yeni anlayış, özünde "kişinin kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa diğer insanlara da aynı şekilde davranması" ilkesini barındırmaktadır. Abdullah b. Amr (ra) bu konuyla ilgili olarak şunları anlatmaktadır: “Resûlullah (sav) ile birlikte seferde iken bir yerde konakladık. Bir kısmımız çadır kurmakla meşgul iken bir kısmımız okla atış talimi yapıyor, bir kısmımız da hayvanları otlatıyordu. O sırada Resûlullah"ın (sav) münadîsi namaz için seslendi biz de toplandık. Resûlullah (sav) ayağa kalktı ve şöyle buyurdu:"Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete girmek isterse Allah"a ve âhirete inanır ken ölüm kendisine erişsin. İnsanların kendisine nasıl davranmalarını istiyorsa o da insanlara öyle davransın..." ”34
Bugünkü deyişle empati olarak ifade edilebilecek bu ilke, kendini başkasının yerine koyarak davranışlarını biçimlendirmeyi gerektirmektedir. Nitekim Ebû Hüreyre"nin anlattığı şu olay bunu açık bir şekilde göstermektedir: Hz. Peygamber"le birlikte bir seferde iken sahâbîlerden bazılarının yiyecekleri bitmiş, seyir hâlinde iken bağlı develere rastlayınca hemen onları sağmaya başlamışlardır. Bunu gören Allah Resûlü kendilerini onların sahiplerinin yerine koymalarını isteyerek, “Onlar gelip sizin yiyeceğinizi alsalar bu hoşunuza gider mi?” 35 diyerek onları uyarmıştır. Sevgili Peygamberimiz, “Sakın bir kimse izin almaksızın başkasına ait davarları sağmasın.” uyarısında bulunduktan sonra da, aynı şekilde şu soruyu yöneltir: “Sizden biri, kilerine varılıp kilidinin kırılarak yiyeceklerinin yağmalanmasından hoşlanır mı?” 36
Sevgili Peygamberimiz, insanlar arası sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturan bu prensipleri bizzat uygulardı. Nitekim o (sav), huzurunda konuşanların sözlerini kesmez, her birini ilk konuşan gibi can kulağıyla dinlerdi.37 Yürümesi ve konuşması kendisine benzeyen, çok sevdiği kızı Fâtıma yanına geldiğinde ayağa kalkıp onu kendi yerine oturtur,38 ancak kendisi için ayağa kalkılmasından hoşlanmazdı. Bir keresinde asâsına dayanarak bir topluluğun yanına geldiğinde, onlar Hz. Peygamber için ayağa kalkmışlardı. Bu tutum karşısında Hz. Peygamber, “Farslıların ulularına yaptıkları gibi yapmayın.” 39 diyerek onları uyarmıştı. Enes b. Mâlik"in