gibi ticaret şekilleri hakkaniyet, adalet, dürüstlük ve en önemlisi faizden uzak kalmak kaydıyla kabul edilmiştir.
Aile hayatında da o dönemde yaygın birçok örf bulunmaktaydı. Bunlardan bir kısmı kesin bir şekilde yasaklanmıştı. Araplar arasında yaygın bir “çok evlilik örfü” vardı ve bu durum bir övgü vesilesi kabul edilirdi.37 Mehirsiz yapılan şiğâr evlilikleri ve belli bir süreliğine yapılan mut"a nikâhı da âdetler arasındaydı. Bütün bu nikâh çeşitleri İslâm"ın gelişiyle kaldırılmıştır.38 O dönemde yaygın olan ve kadının nikâhtaki konumunu hiçe sayarak ona hak tanımayan, aynı zamanda da neseplerin karışması gibi riskler taşıyan nikâh türleri yasaklanmıştır.39 Yine Araplar arasında örfe dayalı olarak evlâtlıkların babaya nispet edilmesi alışkanlığına son verilmiş ve kadınların gerek hukukî gerekse sosyal hayatta birçok sıkıntıya maruz kalmasına sebep olan âdetler kaldırılmıştır.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de örf ve âdetlerin önemli bir kısmı, kaynağını Hz. Peygamber"in sünnetinden alır. Kültür ve gelenek sandığımız birçok uygulamanın aslında sünnetlere dayandığı görülür. Söz gelimi, çocuğun kulağına ezan okunması,40 cenaze evine komşu ve akrabaların yemek götürmeleri41 gibi âdetler böyledir.
Allah Resûlü"nün ifade ve tutumlarından da anlaşıldığı gibi İslâmiyet" ten önceki gelenek ve âdetlerin geçerli olması, İslâm"ın ruhuna aykırı olmamalarına bağlıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz vahiy ve aklıselim ile çatışmayan örf ve âdetlerin devam ettirilmesine müsaade etmiş, içerisinde şirk, asabiyet, zulüm ve haksızlık unsurları taşıyan câhiliye âdetlerini ise yasaklamıştır.
İslâm"ın yayılmasından ve sinelere yerleşmesinden sonra ise Kur"an ve sünnetten kaynaklanan örf ve âdetler oluşarak yaygınlaşmaya başlamıştır. Bugün İslâm dünyasında cari olan birçok âdet ve gelenek incelendiğinde bunların kaynağının Kur"an ve sünnet olduğu açıkça görülecektir. Bu tür âdet ve gelenekleri uygulayanlara bunların kaynağını hatırlatmak, daha bilinçli ve titiz bir şekilde icra edilmelerine katkı sağlayacaktır.