Dostluğun sadece iki kişi arasında sınırlı kalmayıp aileleri de kuşatacak kadar güçlenip kalıcı olmasını sağlamak düşüncesiyle Sevgili Peygamberimiz, kişinin baba dostuna yaptığı iyiliği, “iyiliklerin en iyisi” olarak nitelendirmiştir.38 Nitekim Hz. Peygamber"in bu beyanını kendisine ilke edinen Abdullah b. Ömer, Mekke yolunda karşılaştığı bir bedevîyi kendi bineğine oturtmuş ve başındaki sarığı da ona giydirmişti. Çünkü bu bedevînin babası Hz. Ömer"in arkadaşıydı. Yanında bulunanlardan biri, “Bu adama iki dirhem para versen ona yetmez miydi?” dedi. Bunun üzerine İbn Ömer Allah Resûlü"nün şu sözlerini nakletti: “Babanın dostunu gözet, onunla ilgini kesme. Yoksa Allah senin nurunu söndürür.” 39
Baba dostluklarının sürdürülmesini arzu eden Hz. Peygamber, dostluk ve kardeşliğe zarar verecek hâl ve hareketlerden de uzak durulmasını talep etmektedir. Nitekim o, “Kardeşinle tartışmaya girme, onunla (incitici biçimde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.” 40 uyarısında bulunmuş, üç kişi bir arada bulunurken birini yalnız bırakıp da diğeriyle özel olarak konuşmayı da incitici olabileceğinden dolayı yasaklamıştır.41 Allah Resûlü"nün bu duyarlılığını bilen tâbiûn neslinin meşhur müfessiri Mücâhid de bir kimsenin arkadaşına sert bakışlarla bakmasını, onu göz hapsinde tutmasını, onu “Nereden geliyorsun?” veya “Nereye gidiyorsun?” gibi rahatsız edici sorularla hesaba çekmesini hoş karşılamazdı.42 Allah Resûlü, bir şekilde dostlar arasında kırgınlık oluştuysa muhabbet bağının zedelenmemesi için küskünlüğün üç günden fazla sürdürülmemesini söylemiş,43 hatta barış için ilk adımı atanı övmüştür.44
Emek verilmeyen, uğrunda fedakârlıklar gösterilmeyen birliktelikler, arkadaşlık olarak görülse de kalıcı dostluklara dönüşme imkânı bulamamaktadır. Bu nedenle dostluk, tanış olmakla başlayan, ancak tanıdıkça kaynaşan ruh hâlini ifade eder. Nitekim Hz. Peygamber de “Ruhlar, bir araya gelmiş topluluklardır. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz ayrılır.” 45 ifadeleriyle ruhları bir topluluğa benzetmekte, birbirleriyle tanışıp uyuşanların kaynaştığına, birbirlerini tanımayanların ise birbirlerinden koptuklarına dikkatleri çekmektedir. Tanımak ve tanışmak, zorlukların ve anlaşmazlıkların yaşandığı dönemlerde, iplerin gerildiği anlarda anlam kazanır. Bu süreci başarıyla atlatan kalpler, kalıcı dostluklara imza atmaktadır. Ancak dostluğu tecrübe edecek kadar zamana, dostun ahlâk ve karakterinin ortaya çıkmasına imkân verecek kadar da vesileye ihtiyaç duyulacaktır. Bununla ilgili