o, Allah"ın sana verdiği bir rızıktır.” buyurdular. Hz. Ömer (ra) şöyle dedi: “Öyleyse bu canı bu tende tutan Allah"a yemin ederim ki bundan böyle hiç kimseden bir şey istemem; istemeksizin bana gelen her şeyi de alırım.”14
Peygamber Efendimizin, kendisine bir hediye gönderildiği zaman, “Hediye mi, zekât mı?” diye sormak âdetiydi.15 Gelen zekât ise hiçbir şeye elini sürmeden aileleri ve geçim kaynakları olmayan Ehl-i Suffe"ye gönderir, hediye ise hem kendisi yer hem de ona Suffe ehlini ortak ederdi.16
Sevgili Peygamberimizin, maddî yönden fakir ama gönlü zengin insanlarla karşılıklı hediyeleşmeye gösterdiği ihtimama dair Enes b. Mâlik"in naklettiği şu anekdot dikkat çekicidir: “Çöl halkından Zâhir adında bir adam vardı. Zâhir, Hz. Nebî"ye her gelişinde hediyeler getirirdi. Döneceği zaman da Allah Resûlü (sav), sevdiği bu zâtın heybesini doldurur ve "Zâhir bizim köyümüz biz de onun şehriyiz." buyurarak Zâhir"in çölde bulunan çeşitli bitki gibi şeyler getirdiğini, kendilerinin de ona ihtiyaç duyduğu şeylerden hediye ettiklerini ifade ediyordu.”17
Getiren cariye de olsa, Allah Resûlü"nün nezdinde hediyenin apayrı bir yeri vardı. Öyle ki, cân-ı gönülden takdim edilen bir yiyecek için, nafile bir oruçtan vazgeçilebilirdi. “Allah Resûlü (sav) benim yanıma girdiğinde, "Yanınızda yiyecek bir şeyler var mı?" diye sorar, "Hayır." diye cevap verirsek, "O hâlde ben oruç tutuyorum." buyururdu.” diyen Hz. Âişe şöyle anlatmaktaydı: “Bir gün yine yanımıza girince, "Yâ Resûlallah bize hays (hurma, keş ve yağdan yapılan bir yemek) hediye edildi, onu senin için sakladık." dedik. "Getirin." buyurdu ve o sırada tutmakta olduğu nafile orucu bozdu.”18
Hz. Âişe"nin satın alarak azat ettiği Berîre isimli cariye, kendisine verilen bir miktar sığır etini Allah Resûlü"nün hâne-i saadetine getirmişti. Hz. Peygamber"e bu etin Berîre"ye sadaka olarak verildiği söylenince o şöyle buyurmuştu: “Bu onun için bir sadaka, bizim içinse bir hediyedir!” 19
Allah Resûlü"ne hediye vermek isteyen ashâb, onun sevgili eşi Hz. Âişe"ye olan ilgisini iyi bildiklerinden, hediyeyi onun evinde iken vermeyi tercih ederler, gerekirse bir süre erteleyip daha sonra takdim ederlerdi.20 Belli ki evde tencere kaynamadığı bir zamanda,21 hediye gelen yiyecekle Hz. Âişe"nin yüzünün güldüğünü gören Hz. Peygamber"in de mutluluğu artıyor, böylece verilen hediyenin mânevî kıymeti de katlanmış oluyordu.
Sahâbe-i kirâm, günün herhangi bir saatinde, Resûlullah"ın evine yakınları, komşuları veya daha uzaktan insanlar tarafından yiyecek, içecek, giyecek türünden hediyelerin gönderildiğine şahit olurlardı. Bunlar arasında