tehlikesini ise şöyle ifade etmiştir: “Bir yönetici, idaresi altında bulunan kimselere sû-i zan ile muamele yapmaya kalkışacak olursa onları fesada sürükler.” 41
Üstlenilen göreve karşı ihanet sayılabilecek hususlardan biri de idarecinin, kapısını muhtaç ve yoksulun yüzüne kapatmasıdır. Resûlullah (sav) böyle idareciler için de, “Herhangi bir idareci kapısını ihtiyaç sahibine, yoksula ve elinde hiçbir şeyi olmayan bir fakire kapatırsa, ihtiyaç ve fakirlik içine düştüğünde Allah da göğün (cennetin) kapılarını onun yüzüne kapatır.” buyurmaktadır.42
Allah Resûlü"nün üzerinde durduğu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, yöneticilere ağır bir sorumluluk yüklendiği anlaşılmaktadır. Bu sorumlulukların hakkıyla yerine getirilmesi ise ancak âdil bir yönetim ile mümkündür. Nitekim Peygamber Efendimiz, “Yönetici bir kalkandır. Onun ardında savaşılır, onunla tehlikelerden korunulur. Şayet o, Allah"a karşı sorumluluk bilincini emreder ve adaletle hükmederse bütün yaptıklarından sevap kazanır. Bundan başka bir şey emrederse yaptıklarının karşılığını (vebalini) çeker.” 43 buyurarak, âdil yöneticinin yaptığı hizmetin karşılığını alacağını bildirmektedir. Bu sayede idareci, hem yaptığı güzel hizmetler sebebiyle dünyada takdir görecek, huzur ve barış içerisinde yönetimini uzun yıllar devam ettirebilecek, hem de ecir ve sevap olarak âhirette bunun karşılığını görecektir.
Peygamberimizin tanımladığı âdil yönetici, yönettiklerinin dertlerini dinler, onlara çözümler bulur, onların her türlü ihtiyacını gidermeye çalışır, onlara hoş muamele eder, hiçbir fark gözetmeksizin eşit davranır, adam kayırma, rüşvet gibi yöntemlere başvurmaz. Hak etmediği şeye el uzatmaz, yalan söylemez, halkının güvenini kazanır... Adaletle yönetilen böyle bir toplumda huzur ve barış hâkim olur. İsyan, kargaşa ve terör bu toplumdan uzak olur.
Buna mukabil adalet olmayan yerde zulüm vardır, haksızlık hâkimdir. Zalim yönetici, hevâ ve heveslerine uyar, yöneticilik vasfı olmadığı için eziyet, işkence ve baskı ile işlerini yürütmeye çalışır. Böyle bir idarecinin olduğu yerde doğal olarak huzur ve refahtan, sosyal ve ekonomik gelişmişlikten, bilimsel çalışmalardan söz edilemez.
Toplumsal düzenin tesisinde yöneticinin tavrı kadar olmasa bile yönetilenin de tavrı önemlidir. İdareciler gibi yönetilenlerin de görevleri ve sorumlulukları vardır. Yönetilenler, başlarına getirilen idareciye itaat etmek ve ona yardımcı olmak durumundadırlar. Nitekim Yüce Allah, “Ey iman edenler! Allah"a itaat edin. Peygamber"e itaat edin. Sizden olan idarecilere de...” buyurur.44