13 Bu kelime, varlığı kesin olan, mutlak gerçek anlamlarından dolayı Allah"ın bir ismi veya sıfatı olarak da zikredilmiştir.14
Peygamberimiz de, “Yâ Rabbi, sen Hak"sın. Vaadin de haktır. Senin sözün de haktır. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem de haktır. Peygamberler de haktır. Kıyametin kopması da haktır.” 15 hadisinde hak kavramını, peygamberler, cennet, cehennem ve kıyametin birer gerçek olduğunu ifade etmek için kullanmıştır. Yine, “Allah yolunda cihad eden, hürriyetini elde etmek için uğraşan ve zinaya düşmemek için evlenmek isteyen kişiye yardım etmek Allah"ın hakkıdır.” 16 hadisinde de hak, âdeta bir “borç ya da kararlılık” anlamındadır. “Her yedi günde başını ve bedenini yıkamak, Müslüman üzerinde Allah"ın bir hakkıdır.” 17 hadisinde ise hak ifadesi “yükümlülük” anlamında kullanılmaktadır.
Ayrıca hak, “kişinin yetkileri, ayrıcalıkları ve diğer varlıklara karşı sabit olan görevleri” şeklinde de nitelenebilir. Hak konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli husus, hakkın tespiti meselesidir. İslâm düşüncesine göre, hakkı belirleyen öncelikle Yüce Allah"tır. Peygamber Efendimizin ifadesiyle, “Şüphesiz Yüce Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir...” 18 Kullara şekil ve yön veren Yüce Allah olduğu gibi, hakları ve hakların kaynağını beyan eden de O"nun gönderdiği vahiydir. Zira Kur"an"ın ifadesine göre, “Yerlerin ve göklerin mülkü Allah"a aittir.” 19 Her şeyi yaratan20 ve her şeyin sahibi, mâliki olan Allah,21 aynı zamanda hakkın da sahibi ve belirleyicisidir.
Allah Teâlâ, hakları insanların istek ve arzularına göre değil, adalet ve denge prensiplerine göre belirlemiştir. Nitekim Kur"ân-ı Kerîm"de, “Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi.” buyrulmaktadır.22 Hak dağılımı kişilerin veya bazı grupların elinde olsaydı çatışma, haksızlık ve dengesizlik kaçınılmaz olurdu. Hâlbuki Allah Teâlâ hak dağılımında insanlara verilen hakların az, yetersiz, buna karşı sorumlulukların ağır ve sıkıcı olmasını değil; fert ve toplum hayatının denge ve düzen içinde yürümesini önemsemiştir.23
İslâm düşüncesinde haklar, “Allah"ın hakları” ve “kulların hakları” şeklinde ikiye ayrılır. İlki, Allah ile insan arasındaki hakları; ikincisi ise, insanın diğer insanlarla olan hukukunu ifade eder. Modern dönemlerin en revaçtaki kavramı olan “insan hakları” yerine İslâm kültüründe “kul hakları” tabiri kullanılır. İnsan hakları sadece insan ile insan arasındaki karşılıklı hukuku ifade ederken; kul hakları önce Allah ile kul arasındaki, sonra da kul ile kullar arasındaki hukuka işaret eder. Dolayısıyla, kul hakları tabiri, içerik