beslenmeli, iyi muamele görmeli, itilip kakılmamalı, hatta kesimi dahi acı ve ızdırap vermeyecek şekilde yapılmalıdır.61 Zira o, Allah tarafından insana verilmiş bir emanettir. Öyleyse hayvanın kendisi yanında bu emanetin asıl sahibi de dikkate alınmak durumundadır. Dolayısıyla bir hayvana eziyet bile, neticede Allah"ın haklarını ihlâl mânâsına gelir. Sırf eğlence olsun diye hayvanlara eziyet edenlerin Allah Resûlü tarafından kınanmasının62 sebebi de budur.
İnsan sadece çevresindeki canlıların değil cansız varlıkların da hakkına riayet etmek durumundadır. Bu bağlamda bitkilerin de korunmaya hakkı olduğuna işaret eden Peygamberimiz kuraklık zamanında hayvanlar için sığınak görevi gördüklerini hatırlatarak ağaçların kesilmesini yasaklamıştır.63 Diğer taraftan o, savaşa çıkan ordusuna haddi aşmamaları, ihtiyarları öldürmemeleri, ibadetgâhları yakmamaları gibi hususlarda talimat verirken ağaçları kesmemelerini de emretmiştir.64 Ayrıca Peygamberimiz (sav) genel kullanıma açık olan yolların bile bir hakkı olduğundan söz etmekte ve yol kenarında oturanların harama bakmamak, gelip geçeni rahatsız etmemek, selâm verenin selâmını almak, iyiliğe yönlendirip kötülükten alıkoymak gibi yola ait hukuka riayet etmesini istemektedir.65
Hak-bâtıl mücadelesi açısından düşünüldüğünde inananlar için “Hak”, gün gibi aşikârdır. Yüce Allah"ın beyan ettiği gibi, “Hak geldi, bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” 66 Hak din olan İslâm ile Hakk"ın kelâmı olan Kur"an"ın gelişi böyledir. Fakat bunun kabulü, her şeyden evvel bir iman ve tasdik işidir. Bilerek Hakk"ı kabul edenler kadar, bile bile inkâr edenler de her zaman olmuştur.
Toplumsal hayatın özellikle hukukî alanlarda herkesi hak arayışına mecbur bıraktığı bilinen bir gerçektir. Fakat bu noktada, neyin hak ve hakikat olduğu, neyin gerçek dışı olduğu konusu bazen çok karmaşık olabilmektedir. Böyle durumlarda, hak ve hukukun üstünlüğünü savunan, bunu hayata geçirebilme adına mücadele verenler dahi bazen yanılabilir. Nitekim bir beşer olarak Peygamber Efendimizin, Yüce Allah"a, “İhtilâf edilen durumlarda bana hak olanı göster.” 67 şeklindeki duası bunu göstermektedir.
İnsanlar farkında olarak veya olmayarak bazen hak ihlâli yapabilirler. Bu durumlarda kişi, Peygamber Efendimizin “Kim kardeşine haksızlık etmişse, onunla helâlleşsin...” 68 emri gereği Allah"ın huzuruna çıkıp sıkıntı yaşamadan önce yaptığı haksızlığı gidermeli ve mağdur ile helâlleşmelidir. İnsan başkasının hakkına el koymak suretiyle dünyalık kazanmış olabilir.