Rahmet Peygamberi, kadın ve çocukların esaret hâlindeki durumlarına da özen gösterirdi. Esir kadınlarla birlikteliğe izin vermeyen Hz. Peygamber, köleleştirilen hamile kadınlarla da cinsel ilişki kurulmasını yasaklamıştı.30 Hatta bu yasağı ihlâl eden birini, “Ona öyle bir lânet edesim geliyor ki kabrine bile o lânetle girsin istiyorum! Kendisine helâl olmadan önce ona nasıl vâris olur? Ve kendisine helâl olmadığı hâlde onu nasıl çalıştırıp kullanabilir?” 31 buyurarak sert biçimde kınamıştı.
Hz. Peygamber, savaşta aldığı esirlere karşı güzel muamelesi, asla işkence yapmamasıyla kendi zamanına olduğu gibi modern çağa da örnek olmuştur. Ayrıca Rahmet Elçisi, esir de olsalar insanların aile bütünlüğünü korumak için gayret göstermiştir. Nitekim bir gün ashâbdan Ebû Eyyûb, muhtemelen Kıbrıs Seferi sonrası32 esir alınmış bir kadının, askerlerin zoruyla çocuğundan ayrıldığını görünce, çocuğu tuttuğu gibi annesine vermiş ve bu yaptığının nedeni sorulunca Rahmet Peygamberi"nin şu sözünü aktarmıştı: “Her kim (esirler arasındaki) anne ile çocuğunu birbirinden ayırırsa Allah da o kimseyi kıyamet gününde sevdiklerinden ayırır.” 33
Şefkat Peygamberi sadece ana ile evlâdını değil, esir kardeşleri de birbirinden ayırmazdı. Ali b. Ebû Tâlib bu konuda şunları anlatmaktadır: “Resûlullah (sav) bana kardeş olan iki genç hibe etti. Ben de onlardan birini sattım. Bir gün Resûlullah (sav) bana, "Ey Ali! gençten ne haber?" diye sordu. Ben de ona (sattığımı) söyledim. Bunun üzerine Resûlullah, "Onu geri al, onu geri al." buyurdu.34 Zira Hz. Peygamber esirleri dağıtırken aile birlikteliğine özellikle dikkat eder ve ev halkını birbirinden ayırmak istemediği için hepsini bir kişiye verirdi.35
Savaşta öldürürken bile düşmana işkence etmeksizin güzel bir şekilde öldürmeyi tavsiye eden36 Hz. Peygamber, esirlere karşı kendi çağının hatta bütün zamanların üstünde bir ahlâkî ve insanî tutum sergilemiştir. Hiçbir zaman esirlerin onurunu zedeleyecek davranışlara kalkışmamış ve kimseye bu hususta izin vermemiştir. Esire eziyet ve işkence gibi faaliyetlere kesinlikle izin vermemiş, esirlerin yeme, içme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamayı kendisinin ve Müslüman toplumun görevi addetmiştir. İslâm toplumuna zarar vermeyeceğinden emin olduğunda, esirleri, fidye karşılığı ve mübadele yönteminin yanı sıra bazen de karşılıksız olarak37 serbest bırakmıştır.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde toplama kamplarında işkence gören esir ve tutukluların durumu ile Müslümanların yemeklerini paylaştıkları ve âdeta evin fertleri olarak kabul ettikleri insanların durumu arasındaki farkı