Uhud Savaşı"nın hemen ertesiydi. Evs ve Hazrec Kabilelerinin önde gelenleri, tehlikelerden emin olmak için Allah Resûlü"nün kapısında gecelemişlerdi. Düşman uzaklaşmıştı, ama geri dönme ihtimali de yok değildi. Bu endişeden dolayı Allah Resûlü, sabah namazını kıldırdıktan hemen sonra Kureyş ordusunu takip etmek üzere ashâbına toplanma emri verdi. Hz. Bilâl"e verdiği talimata göre bu gazâya yalnızca Uhud Savaşı"na katılan mücahidler iştirak edebilecekti. Resûlullah dâhil olmak üzere, savaştan dönenlerin neredeyse tamamı yaralıydı. Ama Allah yolunda canlarını vermeye hazır olan bu mücahidler için bunun bir önemi yoktu. Üseyd b. Hudayr, Kâ"b b. Mâlik ve daha birçokları yaralı olmalarına rağmen Resûlullah"ın çağrısına uyarak toplandılar ve yola çıktılar. Bu güzide insanlar, yaralı hâllerine aldırmıyor, üstelik binek sıkıntısı da çekiyorlardı. Yarası hafif olanlar daha ağır durumda olanlara yardımcı oluyor, hatta onları sırtlarında taşıyordu. Kimsenin savaştan geri kalmaması için herkes elinden geleni yapıyordu. Sa"d b. Ubâde gibi bazı kimseler de yiyecek temin etmişti. Tüm zorluklara rağmen, yetmiş fedakâr gazi Allah Resûlü"nün çağrısıyla bir araya gelerek bütün varlıklarıyla, her şeye hazır olduklarını bir kere daha göstermişti. Hz. Peygamber, kendilerini Allah yoluna adamış bu yürekli gazilerden hayır dualarını esirgemiyordu.
Hamrâü"l-Esed denilen mevkide konaklayan ordudan haberdar olan müşrikler, yolda rastladıkları insanlar aracılığıyla Müslümanlara tehditler gönderdiler. Savaştan yeni çıkmış olmalarına rağmen Allah yolunda büyük bir kararlılıkla düşmanı bekleyen fedakâr mücahidlerin ise bu tehditlere karşı tek bir cevabı vardı: “Hasbünallâh ve ni"me"l-vekîl.”(Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.) Sonuçta düşman kendileriyle karşılaşmaya cesaret edemedi, ama müminler, uğruna seve seve canlarını vermeye hazır bulundukları Rablerinden gelen övgülerle geri döndüler: “Onlar yaralandıktan sonra Allah"ın ve Peygamberi"nin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah"a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır. Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine, "İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun." dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" dediler. Bundan dolayı Allah"tan bir nimet ve