kız çocuklarının izni olmadan evlendirilmelerini hoş karşılamadığı gibi, kız çocuğunun da kendi başına velîsinden habersiz, izinsiz bir şekilde evlenmesini de hoş karşılamadığı anlaşılır.
Peygamber Efendimiz, muhtemel suistimallerin önlenmesi için izin verecek velînin de rüşt sahibi, yani doğru karar verme kabiliyeti olan, akl-ı selim sahibi bir kimse olması gerektiğini belirtmiş5 ve ehliyetsiz velîlerin kararlarının da makbul olmadığını söylemiştir.6 Buna göre velîlerin yetersiz kaldığı, bulunmadığı ya da yetkilerini kötüye kullandıkları durumlarda yetkili otorite, derhâl müdahale edip yetkisini kullanabilecektir.
Velâyet konusu kadınlar açısından bir tahakküm veya bir yetki gaspı şeklinde değil de yol gösterme, sorumluluğu paylaşma şeklinde değerlendirildiği takdirde, hem kadınların hem de dünyaya gelecek çocuklarının haklarını en iyi şekilde korumaya yönelik olduğu anlaşılacaktır. Özellikle Peygamber Efendimiz zamanında kadınların haklarının korunması amacıyla sorumluluğun bu şekilde paylaşılması, olabilecek haksızlıkları önlemeye yönelik idi. Aksi takdirde sahipsiz, kimsesiz kalan kadınların haklarını istismar etmek daha kolay olabilecekti. Velâyet ve izin konularının bu şekilde önemsenmesinin asıl nedeni ise evliliğin gerekli araştırmalar yapılarak sağlam temeller üzerine tesis edilmesi, telâfi edilmesi zor hataların önüne geçilmesi ve evlenecek tarafların aileleri arasında kaynaşmayı sağlamaktı.
Peygamber Efendimiz muhtemel gizli evliliklere fırsat verilmemesi için nikâhın alenî yapılmasını, topluma duyurulmasını son derece önemsiyordu. Ona göre, “Haram olan (ilişki) ile helâl olan (nikâh) arasındaki ayırıcı özellik, def çalmak ve şarkı söylemek suretiyle duyurmaktır.” 7 Kutlu Nebî nikâh temeli üzerine kurulu bir toplum oluşturuyordu. Bu toplumda sefahat ve başıboşluğun yeri olmamalıydı. Kutsal aile müessesinin şenlik havasında, dost ve akrabaların katılımıyla kurulmasını istiyordu. Toplumun nüvesini oluşturacak olan ailenin oluşumunda toplumdaki birçok birey sevinç ve heyecan içinde bu mübarek merasime şahit olmalıydı. Gizli saklı, insanların katılımından ve şahitliğinden kaçarak gerçekleşen evlilikler her zaman şüpheli idi. Onun için farklı münasebetler vesilesiyle Hz. Peygamber, “Bu nikâhı ilân edin, onu (topluma açık olan) mescitlerde yapın...” 8 buyuruyordu. Çünkü o dönemde camiler, mescitler duyurunun yapılacağı en uygun mekânlardı. Hz. Peygamber (sav) bir defasında, Abdurrahman b. Avf"ın üzerinde düğünlerde sürülen sarı renkli zağferan isimli kokunun izlerini görünce, “Bu nedir?” diye sormuş, Abdurrahman da, “Yâ Resûlallah, bir