hurma çekirdeği kadar altını mehir vererek bir kadınla evlendim.” cevabını vermiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Allah"ın bereket ihsan etmesini dileyerek kendisini tebrik etmiş ve bir koyun keserek de olsa insanlara düğün yemeği ikram etmesini istemiştir.9 Böylece bütün insanların davet edildiği bir velîme (düğün yemeği) ile taçlandırılan nikâh, meşru olarak kabul edilmiş ve insanların bunu uygulaması istenmiştir. Bir başka hadis-i şerifte ise nikâh esnasında en az iki âdil şahidin hazır bulunması gerektiğinden bahsedilmektedir.10 Aslında nikâhın gizli olmaması, açıkça müzik aletleri eşliğinde, velîme verilerek, imkânlar ölçüsünde camide veya kalabalığın oluşabileceği yerlerde ilân edilmesi, sadece iki şahit değil, birçok şahidin bulunmasını temin etmeye yönelik uygulamalardı.
Yüce Allah bu konuda, “Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin...” 11 buyurmaktaydı. Âyette geçen mehir anlamındaki “sadukât” kelimesi, sadakat ile aynı kökten gelmekte ve erkeklerden, birlikte yuva kuracakları eşlerine olan sevgi, muhabbet ve sadakatlerini bir miktar mal vererek göstermeleri istenmektedir. Erkek, evleneceği kadına bunu vererek gönül yakınlığı kuracak, fedakârlık ve evlilik isteğinde samimi olduğunu göstererek sadakatini teyit edecektir. Bu da ömür boyu devam edecek birliktelikte, sadakati gösteren ilk belirti olması bakımından önemli bir uygulamadır.
Evlilik sırasında erkeğin verdiği mehir, onun sadakatini ifade ettiği gibi kadın açısından da maddî bir güvence anlamına geliyordu. Önemine binaen Allah Resûlü, “Şüphesiz, şartların yerine getirilmeye en lâyık olanı, kadınları kendinize helâl kıldığınız (mehir) şartıdır.” 12 buyuruyor ve bir başka münasebetle de bunun kadının hakkı olduğunu bildiriyordu.13 Evlenecek olup da maddî durumu iyi olmayan bir sahâbîye, demirden bir yüzük dahi olsa bulup kadına vermesini14 isteyen Hz. Peygamber, nikâh akdi sırasında kadına verilecek mehrin gerekli olduğuna işaret etmişti. Ancak mehrin miktarı evlenecek kişilerin maddî durumlarına ve yöresel şartlarına göre belirlenecekti. Mehir miktarı belirlenirken aşırıya gitme ihtimaline karşılık, “Nikâhın en hayırlısı, en kolay olanıdır.” 15 “Kadınların en bereketli olanı, mehir konusunda en fazla kolaylık sağlayanlarıdır.” 16 buyurarak da itidali tavsiye ediyordu.
Allah Resûlü, o günkü şartlarda çevresindeki insanların ekonomik imkânsızlıklarını da göz önüne almaktaydı. Evleneceği eşine verebileceği hiçbir maddî varlığı olmayanlar için de farklı önerilerde bulunmuştu. Bu durumdaki kadın ve erkeğin kendi aralarında anlaşmaları hâlinde sadece maddî değere sahip malların değil, mânevî değeri yüksek olan bir şeyin de