yasaklayan sözleri şu şekilde idi: “Ey insanlar, kadınlarla mut"a nikâhı yapmanız konusunda size izin vermiştim. Ama Allah bunu kıyamet gününe kadar haram kılmıştır. Kimin yanında mut"a ile nikâhlanan kadınlardan biri varsa ona izin versin. Onlara verdiğiniz hiçbir şeyi de geri almayın.” 10
Resûl-i Ekrem, Veda Haccı esnasında bazı temel konuları yeniden hatırlatan konuşmalar yaptı. Bu önemli meseleler arasında mut"a nikâhını da hatırlattı. Ve onun geri dönülmeyecek şekilde yasaklandığını vurguladı. Konuyu Resûlullah"tan (sav) ilk defa burada duyan Rebî" b. Sebre gibi kimseler Hz. Peygamber"in mut"a nikâhını Veda Haccı sırasında yasakladığını zannetmişlerdir.11 Hâlbuki bu konuşma önceden yasaklanan bir uygulamanın, önemine binaen yeniden hatırlatılmasından başka bir şey değildir. Mut"a nikâhı ile ilgili uygulamaların aşamalarını ve Hz. Peygamber"in bu konuda yapmak istediklerini çok iyi anlayan sahâbenin ileri gelenleri, artık mut"anın zina kapsamında değerlendirileceği konusunda açıkça fikir beyan etmişlerdir.12 Hz. Âişe mut"a nikâhına cevaz verenlere, “Onlarla benim aramda Allah"ın Kitabı var.” demiş, bu nikâhın Kur"an"ın nikâh konusundaki genel ilkelerine uymadığına işaret ederek, “Onlar ki ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.” 13 âyetlerini okumuştu.14
Câhiliye döneminde “nikâhu"l-makt” denilen bir uygulama daha vardı. Buna göre, ölen şahsın yakın akrabalarından biri, onun dul kalan eşinin üzerine bir elbise atarak nikâhının kendisine miras yoluyla intikal ettiğini iddia ediyor ve hiçbir söz hakkı tanımadan, seçme şansı bırakmadan bu kadına sahip oluyordu. Ölenin kardeşleri, hatta öz çocukları bile bunu uygulayabiliyorlardı. Bu uygulamanın temelinde kadını bir meta olarak görme anlayışı yatıyordu. Çünkü onlara göre adam öldükten sonra geride bıraktıkları yakın akrabalarına kalıyordu. Eşi de erkeğin terekesi arasında sayılıyor ve ona da sahip olunabilineceği düşünülüyordu. Nitekim İslâm"dan sonra da sahâbîlerden Kays b. Eslet, babası öldüğünde geriye bıraktığı dul eşiyle evlenmek istediğini Allah Resûlü"ne aktarınca şu âyet nâzil olmuştu: “Geçmişte olanlar hâriç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu hayâsızlık ve nefret gerektiren bir iştir. Bu, ne kötü bir yoldur.” 15
Günümüzde gençler arasında gittikçe yaygınlaşan gizli nikâhlar da icap, kabul ve şahit şartlarını taşısalar bile nikâhın ilân edilmesi hakkındaki Peygamber emrini,16 dolayısıyla ilân şartını taşımadıkları için son