Hammâl Resûlullah"tan Me"rib Tuzlası"nın kendisine verilmesini istemiş, Resûl-i Ekrem de tuzlayı ona vermişti. Bunun üzerine bir sahâbî, söz konusu tuzlanın herkes tarafından kullanıldığını söyleyerek Allah Resûlü"ne kesintisiz bir su kaynağı gibi değerli olan bir tuzlayı verdiğini hatırlatmıştı. Ardından Hz. Peygamber, Ebyaz ile yaptığı sözleşmeyi bozarak insanların ve hayvanların tuz ihtiyacını karşılayan bu tuz madeninin yerine ona başka bir yer bağışlamıştı.27
Kamu arazileri gibi insanların vazgeçilmez temel ihtiyaçları arasında olan ve herkesin kullanımına açık durumda bulunan doğal kaynaklardan biri de sudur. Allah Resûlü, Arabistan coğrafyasında önemli bir yere sahip olan ve kullanım hakkı sebebiyle kimi zaman tartışmaların meydana geldiği su kaynaklarında haksızlık ve kargaşayı önlemek adına birtakım kurallar getirmiştir. Nitekim Allah Resûlü su nöbetinden dolayı komşusu ile anlaşmazlığa düşen Abdullah b. Zübeyr"den hurmalığını suladıktan sonra komşusunun kullanması için suyu salıvermesini istemişti.28
İhtiyaç fazlası suyun kimseden esirgenemeyeceğini söyleyen Allah Resûlü,29 bu konuda arazisi yukarıda olan kimsenin kullanımda öncelik hakkına sahip olduğunu, yukarıdaki kimsenin arazisini su ayak topuklarına varıncaya kadar suladıktan sonra suyu aşağıya salması gerektiğini ifade ederek anlaşmazlıklara çözüm getirmişti.30
Hz. Peygamber, insanların ortak kullanım alanları olan mekânların korunmasının üzerinde önemle durarak mescitlerin temiz tutulması konusunda ashâbını uyarmış31 ve herkesin kullanımına açık olan suların kirletilmesini yasaklamıştır.32 İnsanların gelip geçtiği yolların gereksiz yere işgaline izin vermemiş, kirletilmesini yasaklamış ve ashâbını yollardan insanlara eza verecek maddelerin kaldırılmasına teşvik etmiştir.33 Öte yandan Allah Resûlü, kamu mallarını âtıl hâlde bırakmamış, onlardan istifade etmeye çalışmıştır. Efendimiz, devlete ait arazi ve madenleri onları ihya edebilecek bazı sahâbîlerine vermiş34 ve “Kim, sahibi olmayan bir araziyi imar ederse, o (bu yerde) daha çok hak sahibidir.” buyurarak insanları her fırsatta ölü arazileri ihya etmeye teşvik etmiştir.35
Resûl-i Ekrem, kamu mallarının ihyasına gösterdiği özeni onların korunması konusunda da sergilemiştir. İslâm"da her türlü gasp, yolsuzluk ve hırsızlığın yasaklanmasının yanında kamu malından çalmak, savaş ganimetlerinden haksız yolla bir şey almak, devlet malına hıyanet etmek gibi haksız fiiller İslâm hukukunda “ğulûl” kavramıyla ifade edilmiştir.