Ayrıca kamunun mülkü durumunda olan mallarda bütün toplumun hakkı söz konusudur ve başkalarının hakkı İslâm"da “kul hakkı”olarak tanımlanıp bunun gasbedilmesi şiddetle yasaklanmıştır. Sevgili Peygamberimiz, bu ağır yükten insanları sakındırmak amacıyla, “Kimse hakkı olmayan bir karış yeri bile almasın! (Alırsa) Allah, kıyamet gününde yedi kat yeri onun boynuna dolar.” 44 ve “Sizden kimi bir işte görevlendirirsek ve o da bizden iğne (miktarı) ya da daha büyük bir şeyi gizlerse bu bir ihanet olur ve kıyamet günü onu (kendi elleriyle) getirir.” 45 buyurmuştur.
Hz. Peygamber bir defasında Bakî" Mezarlığı"na uğramış, “Yazık sana, yazık sana!” buyurmuş, bu sözlerinin sebebini soranlara ise kabirdekilerden birinin hayattayken zekât memuru olarak görev yaptığını ancak zekât malından aşırdığı bir elbise yerine şimdi ona ateşten bir zırh giydirildiğini haber vermiştir.46 Ashâbından özellikle yöneticilik veya zekât memurluğu gibi devlet görevinde olanları zimmetlerine haksız mal geçirmemeleri ve kamu malını suistimal etmemeleri konusunda uyaran Hz. Peygamber, Yemen"e vali olarak tayin ettiği Muâz b. Cebel yola çıktığı sırada peşinden bir haberci yollayarak Muâz"ı geri çağırmış ve ona şöyle buyurmuştur: “Sana niçin haberci gönderdiğimi biliyor musun? Benim iznim olmadan bir şeyi alma! Zira bu ihanettir. Kim de (kamu malına) ihanet ederse kıyamet günü ihanet ettiği şey ile birlikte gelir. Seni işte bunun için geri çağırdım. Şimdi görevine gidebilirsin.” 47
İslâm"ın değerlerinin üzerine bina edildiği “hak” kavramı, “kul hakkı (hukûku"l-ibâd)” ve “Allah hakkı (hukûkullâh)” olarak sınıflandırılmış ve kamu hakkı, hukûkullâhkapsamında değerlendirilmiştir. Kamu yarar ve düzeninin gerçekleşmesi, toplumun huzurlu ve düzenli bir hayata sahip olması bu haklara riayeti gerektirir. Toplumun her ferdinin üzerinde hak sahibi olduğu kamu malları, topluma ait mekânlar, araç ve gereçler, gelirler, doğal kaynaklar gibi oldukça geniş bir alana sahiptir ve tüm bunların titizlikle korunması gerekir. Ancak toplum, ahlâkî değerlere duyarsızlaştığında, insanlar helâl haram dengesine dikkat etmediklerinde ve hak kavramı önemini yitirdiğinde kamu malına hıyanet kaçınılmaz hâle gelmektedir. Pek çok çeşidiyle yolsuzluk çoğalmakta, devletin malını yemek doğal sayılmakta, hatta buna dikkat edenler hor görülerek kınanmaktadırlar. Kamu malından kaçırılan her şey ganimet olarak algılanmakta ve su, elektrik, vergi gibi her türlü kaçakçılık mubah görülmektedir. Kimi zaman kamu malına en çok hassasiyet göstermesi gereken devlet görevlileri halkın