Hadislerle İslâm Cilt 5 Sayfa 200

Rüşvet alan kimse, sorumluluğunu yerine getirmeyen kimsedir. Rüşvet yoluyla görevini kötüye kullanmakta, hem rüşvet vereni hem de kendisini haram yoldan doyurmaktadır. İnsanlar arasında adaletsiz bir uygulamaya imza atmakta, haklıyı haksız duruma düşürdüğü gibi, haksızı da haklı konumuna yükseltmektedir.

Pek çok kötülüğü içinde barındıran rüşvet, toplumsal düzenin sarsıldığının ve değerlerin kaybolduğunun acı bir göstergesidir. Rüşvetin yaygın olduğu toplumlarda öncelikle yetkili olan insanların bozulduğu görülmektedir ki bu, toplum için bir faciadır. Çünkü eğitim ve kültür seviyesi yüksek olan, önemli makam ve mevkileri işgal eden bireyler rüşveti kabul ediyor ve ona göre hüküm veriyorsa korkulması gereken bir durum vardır. Allah Resûlü"nün rüşvetin ortaya çıktığı toplumların maruz kalacağını haber verdiği korku bu olsa gerektir.24

Rüşvetin geçer akçe olduğu toplumlarda öncelikle bireyler, kendilerini geliştirmek, başarmak, çalışarak öne geçmek konusunda ümitlerini kaybederler. Çalışsalar ve başarsalar da hak ettikleri yere ulaşamayacaklarını düşünürler. Bir süre sonra onlar da rüşvete sıcak bakmaya hatta başvurmaya yönelirler. Yani toplumun herhangi bir biriminde rüşvet uygulaması başlamışsa bu, bulaşıcı bir hastalık gibi toplumun her alanına yayılacak, buna bağlı olarak haksız kazanç, görevi kötüye kullanma, geleceğe dair ümitsizlik ve pek çok olumsuzluk toplumu çepeçevre kuşatacaktır. Zamanla haksız kazanç normal görülmeye başlanacaktır. Fert ve toplum için bir felâket olan rüşvetin hayatın her alanına yayılması ve Müslüman toplumlardaki uygulamaları maalesef Hz. Peygamber"in bu konudaki endişesini doğrular niteliktedir: “İnsanlar öyle bir zamana erişecek ki kişi, malını helâlden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine aldırmayacak!” 25

İşte Peygamberimiz, rüşveti alanın, verenin26 ve buna aracılık edenin27 lânetlendiğini belirtirken bu denli tehlikeli bir felâkete dikkat çekmiştir. Hak, hukuk ve adaleti yok sayarak toplumdaki güven, birlik ve beraberlik duygularını körelten rüşvet, başlı başına bir zulümdür. Bunu önlemenin yolu ise insanın dünyevî hırslarına gem vurarak dinî ve ahlâkî yönden kendisini olgunlaştırmasıdır. Zira Kur"ân-ı Kerîm"in ifadesiyle, bir oyun ve eğlence olan dünyadaki az bir menfaat karşılığında ebedî olan âhiret hayatı kaybedilmektedir.28

    

Dipnotlar

24 HM17976 İbn Hanbel, IV, 205.

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ دَاوُدَ قَالَ أَخْبَرَنَا ابْنُ لَهِيعَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سُلَيْمَانَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ رَاشِدٍ الْمُرَادِيِّ عَنْ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ مَا مِنْ قَوْمٍ يَظْهَرُ فِيهِمْ الرِّبَا إِلَّا أُخِذُوا بِالسَّنَةِ وَمَا مِنْ قَوْمٍ يَظْهَرُ فِيهِمْ الرُّشَا إِلَّا أُخِذُوا بِالرُّعْبِ

25 B2059 Buhârî, Büyû’, 7.

حَدَّثَنَا آدَمُ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى ذِئْبٍ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ الْمَقْبُرِىُّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَأْتِى عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ ، لاَ يُبَالِى الْمَرْءُ مَا أَخَذَ مِنْهُ أَمِنَ الْحَلاَلِ أَمْ مِنَ الْحَرَامِ » .

26 D3580 Ebû Dâvûd, Kadâ’ (Akdiye), 4

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى ذِئْبٍ عَنِ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الرَّاشِىَ وَالْمُرْتَشِىَ . T1337 Tirmizî, Ahkâm, 9. حَدَّثَنَا أَبُو مُوسَى مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْعَقَدِىُّ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى ذِئْبٍ عَنْ خَالِهِ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الرَّاشِى وَالْمُرْتَشِى . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .

27 HM22762 İbn Hanbel, V, 279.

حَدَّثَنَا الْأَسْوَدُ بْنُ عَامِرٍ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ يَعْنِي ابْنَ عَيَّاشٍ عَنْ لَيْثٍ عَنْ أَبِي الْخَطَّابِ عَنْ أَبِي زُرْعَةَ عَنْ ثَوْبَانَ قَالَ لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الرَّاشِيَ وَالْمُرْتَشِيَ وَالرَّائِشَ يَعْنِي الَّذِي يَمْشِي بَيْنَهُمَا

28 Ankebût, 29/64.

وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌۜ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ ﴿64﴾