Hz. Peygamber"in de dikkat çektiği üzere hırsızlık, tarih boyunca bütün toplumlarda en çok karşılaşılan suçlar arasındadır. Bu suçun, Allah"ın Kur"ân-ı Kerîm"de bahsettiği ve cezasını belirlediği suçlar arasında yer alması da muhtemelen yaygınlığı ile ilgilidir. Şirk hâriç kendisine karşı işlenen suçları bağışlamada son derece cömert olan7 Yüce Rahmân, insana ve onun için değer arz eden malına karşı yapılan bu saldırıya ibretlik bir ceza takdir etmiştir: “Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah"tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.” 8 Allah Teâlâ toplumsal birliğin sağlanmasına vurduğu darbe ve bireyin iç dünyasında yaptığı tahribattan dolayı hırsızlığı kesinlikle yasaklamış, Müslümanlığı kabul etme ve Hz. Peygamber"in her alandaki otoritesini tanıma mânâsına gelen biat şartları içinde hırsızlık yapmamayı da saymıştır: “Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah"a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah"tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” 9 Resûl-i Ekrem de Müslüman olmak üzere kendisine gelen kişilerden bu şartlar dâhilinde biat almıştır.10
Kur"ân-ı Kerîm"in bu öğretileri doğrultusunda Allah Resûlü"nün hırsızlıkla alâkalı olarak başvurduğu mânevî müeyyideler, maddî olanlara göre çok daha ağır ve şiddetlidir. Nitekim Hz. Peygamber, “Zina eden kişi, hem mümin olup hem zina edemez. Hırsızlık eden kişi, hem mümin olup hem çalamaz. İçki içen kişi, hem mümin olup hem içki içemez. (Şayet mümin olduğu hâlde bunlardan birini yapacak olursa) tevbe kapısı açıktır.” 11 buyururken iman ile amel arasında doğrudan bir bağ kurarak gerçek bir müminin asla hırsızlığa teşebbüs edemeyeceği mesajını verir.Bu sebepledir ki Allah Resûlü, “Yâ Resûlallah! Eğer malımdan dolayı bir saldırıya uğrarsam ne yapmalıyım?” sorusuna, “Allah"ı hatırlat!” cevabını vermiştir. İki kere peş peşe tekrarlanan, “Ya aldırmazsa!” karşılığına verdiği cevap yine aynı şekilde, “Allah"ı hatırlat!” olmuştur.12
İçinde yaşadığı ortamda, diğer din ve inanç sahiplerine karşı var gücüyle “biz” yani “Müslüman toplum” bilincini oluşturmaya çalışan Resûl-i Ekrem, “Kim (bir malı) yağmalarsa bizden değildir.” 13 buyurmaktadır. Bütün bu ikazlara rağmen karşıdaki insan niyetini gerçekleştirmekten vazgeçmiyorsa, karşılaşacağı ilk mânevî müeyyide öncelikle Allah"ın lânetidir.14 Bundan sonra hırsız, Hz. Peygamber"in, “...Kim bir karış (bile olsa) toprak