Hadislerle İslâm Cilt 5 Sayfa 216

mal güvenliğini sağlayarak onların mutlu bir hayat sürmelerini sağlamakla yükümlüdür. Bu konuda başta devlet yetkilileri olmak üzere tüm Müslümanlara önemli görevler düşmektedir.22 Devletin ve Müslüman toplumun bu görevini yapamadığı bir ortamda meydana gelen hırsızlık olaylarının temel sebebi “ihtiyaç” olacaktır. Dolayısıyla ihtiyaç ve fakirlikten kaynaklanan hırsızlık olaylarında işlenen suçta hem toplumun hem de devletin payı ve sorumluluğu vardır. Buna göre işlenen suçu, bireysel değil bütün toplumun etkisi ve katkısı olan bir problem şeklinde değerlendirmek gerekir. İşsizlere yeni istihdam alanlarının açılması, adaletli bir gelir dağılımı, hakkın gerçek hak sahibine ve zamanında verilmesi gibi uygulamalar, hırsızlık ve gasp gibi mala yönelik suçların önlenmesinde alınması gereken tedbirlerin başında gelmektedir. Bunlara ek olarak İslâm, böyle olumsuz olayların yaşanmaması için farz bir ibadet olan zekât müessesesini getirmiştir.23 Kur"ân-ı Kerîm"de, “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.” 24 buyrulmak suretiyle mal ve servet “göz dikilen değerler” olmaktan çıkarılıp sahibine sorumluluk yükleyen değerler hâline getirilmiş ve böylelikle sosyal adalet ve denge öngörülmüştür.

Devletin, toplumun bütün bireylerine asgarî yaşama şartlarını sağlaması durumunda kişi hâlâ hırsızlık yapıyorsa bu kez açgözlülük, kolay yoldan kazanma, zengin olma, hatta heyecan ve macera hissi akla gelecektir. İşte ceza ihtimalini ortaya çıkaran bu ikinci durumdur. Ancak bu durumda dahi Hz. Peygamber, hırsızlık suçunun oluşabilmesi için bazı şartlar aramıştır. Bir hırsızlık durumunda Allah Resûlü, öncelikle çalınan şeyin, toplumun sahip olduğu ekonomik şartlarda belli bir değere ulaşıp ulaşmadığına dikkat etmiştir.25 Hz. Peygamber"in tespit ettiği bir diğer şart da bu değere sahip olsa bile çalınan malın koruma altında iken gizlice alınmış olmasıdır. Bu şartları taşımayan vakalarda uygulanan cezalar diğerlerinden farklıdır. Meselâ Resûl-i Ekrem, otlakta otlayan hayvanları çalanın, çaldığının iki mislini ödemesini ve ibret için sopa ile dövülmesini emretmiş fakat elinin kesilmesini istememiştir.26 Zira otlakta otlayan hayvanlar koruma altında değildir. Yine Hz. Ömer"in, hizmetçinin, efendisinin evinden çaldığı bir eşya için el kesmeyi gerekli görmemesi de27 “koruma altında bulunma” şartının gerçekleşmemesinden kaynaklanmış olmalıdır.

Görüldüğü gibi ashâb, Hz. Peygamber"in vefatından sonra ortaya çıkan en küçük bir mazereti ya da tereddüdü bile dikkate almış ve bunu suçlunun lehine değerlendirmişlerdir. Kısaca ifade etmek gerekirse İslâm"a göre,

    

Dipnotlar

22 N4086 Nesâî, Muhârebe, 21.

أَخْبَرَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ فِى حَدِيثِهِ عَنْ أَبِى الأَحْوَصِ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ قَابُوسَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ح وَأَخْبَرَنِى عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِىٍّ قَالَ حَدَّثَنَا خَلَفُ بْنُ تَمِيمٍ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ قَالَ حَدَّثَنَا سِمَاكُ بْنُ حَرْبٍ عَنْ قَابُوسَ بْنِ مُخَارِقٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ وَسَمِعْتُ سُفْيَانَ الثَّوْرِىَّ يُحَدِّثُ بِهَذَا الْحَدِيثِ قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ الرَّجُلُ يَأْتِينِى فَيُرِيدُ مَالِى . قَالَ « ذَكِّرْهُ بِاللَّهِ » . قَالَ فَإِنْ لَمْ يَذَّكَّرْ قَالَ « فَاسْتَعِنْ عَلَيْهِ مَنْ حَوْلَكَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ » . قَالَ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ حَوْلِى أَحَدٌ مِنَ الْمُسْلِمِينَ قَالَ « فَاسْتَعِنْ عَلَيْهِ بِالسُّلْطَانِ » . قَالَ فَإِنْ نَأَى السُّلْطَانُ عَنِّى قَالَ « قَاتِلْ دُونَ مَالِكَ حَتَّى تَكُونَ مِنْ شُهَدَاءِ الآخِرَةِ أَوْ تَمْنَعَ مَالَكَ » .

23 Bakara, 2/43.

وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِع۪ينَ ﴿43﴾

24 Âl-i İmrân, 3/92.

لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ ﴿92﴾

25 M4398 Müslim, Hudûd, 1.

حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ وَابْنُ أَبِى عُمَرَ - وَاللَّفْظُ لِيَحْيَى - قَالَ ابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقْطَعُ السَّارِقَ فِى رُبْعِ دِينَارٍ فَصَاعِدًا .

26 N4962 Nesâî, Kat’u’s-sârık, 12.

قَالَ الْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ عَنِ ابْنِ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ وَهِشَامُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو أَنَّ رَجُلاً مِنْ مُزَيْنَةَ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ تَرَى فِى حَرِيسَةِ الْجَبَلِ فَقَالَ « هِىَ وَمِثْلُهَا وَالنَّكَالُ وَلَيْسَ فِى شَىْءٍ مِنَ الْمَاشِيَةِ قَطْعٌ إِلاَّ فِيمَا آوَاهُ الْمُرَاحُ فَبَلَغَ ثَمَنَ الْمِجَنِّ فَفِيهِ قَطْعُ الْيَدِ وَمَا لَمْ يَبْلُغْ ثَمَنَ الْمِجَنِّ فَفِيهِ غَرَامَةُ مِثْلَيْهِ وَجَلَدَاتُ نَكَالٍ » . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ تَرَى فِى الثَّمَرِ الْمُعَلَّقِ قَالَ « هُوَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ وَالنَّكَالُ وَلَيْسَ فِى شَىْءٍ مِنَ الثَّمَرِ الْمُعَلَّقِ قَطْعٌ إِلاَّ فِيمَا آوَاهُ الْجَرِينُ فَمَا أُخِذَ مِنَ الْجَرِينِ فَبَلَغَ ثَمَنَ الْمِجَنِّ فَفِيهِ الْقَطْعُ وَمَا لَمْ يَبْلُغْ ثَمَنَ الْمِجَنِّ فَفِيهِ غَرَامَةُ مِثْلَيْهِ وَجَلَدَاتُ نَكَالٍ » .

27 MU1537 Muvatta’, Hudûd, 11.

حَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنِ السَّائِبِ بْنِ يَزِيدَ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرِو بْنِ الْحَضْرَمِىِّ جَاءَ بِغُلاَمٍ لَهُ إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ فَقَالَ لَهُ اقْطَعْ يَدَ غُلاَمِى هَذَا فَإِنَّهُ سَرَقَ . فَقَالَ لَهُ عُمَرُ مَاذَا سَرَقَ فَقَالَ سَرَقَ مِرْآةً لاِمْرَأَتِى ثَمَنُهَا سِتُّونَ دِرْهَمًا . فَقَالَ عُمَرُ أَرْسِلْهُ فَلَيْسَ عَلَيْهِ قَطْعٌ خَادِمُكُمْ سَرَقَ مَتَاعَكُمْ .