dolayısıyla oyun üzerinden haksız kazanç elde etme riski taşıdığında, çocukların oynadığı ceviz oyununun bile kumar sayılacağını söylemiştir.40 Onun bu görüşünden, önüne geçilmezse kumarın hangi noktalara kadar uzanabileceğinin yanı sıra çocukların oyun amaçlı dahi olsa kumara benzeyen ve ona özendiren oyunlardan uzak tutulmaları gerektiği anlaşılmaktadır. Bu noktada anne ve babalar kendileri kumar oynayarak, kumarı ailelerine bulaştırarak evlâtlarına kötü örnek olmamalı, aynı zamanda kumarın her açıdan bireyi tüketen yönüne dair çocuklarına eğitim vermelidir.
Kur"an ve hadislerde kumarın ilke olarak yasaklandığı açıktır. Bu yasak, birkaç örnek üzerinden dile getirilmiş, ancak bu örneklerle benzerlik arz eden bütün oyunların kumar kapsamına gireceğine dair bir zihniyet oluşumu hedeflenmiştir. Diyebiliriz ki kumarın çeşitlerini saymaktan çok daha önemli olan, kumar yasağının ne gibi gerekçelere dayandığını anlamak ve böylelikle geçmişte olduğu gibi gelecekte de üretilebilecek bütün kumar çeşitlerinin önüne geçmektir. İslâm"ın kumarı yasaklarken, toplumda salgın bir hastalık gibi hızla yayılan ve pençesinde çaresizlik içinde kıvrananlara nefes aldırmayan bir illetle mücadele ettiği aşikârdır. Bu noktada yetenek, ustalık ve tecrübenin kumardan elde edilen kazanca bir anlam sağlaması mümkün değildir. Kumar oynayan tarafların rıza göstermesi de kumarla elde edilen malı helâl kılmaz. Zira içlerinden sadece birisinin ya da birkaçının kazanmasıyla diğerlerini kayba sokan bir oyun, görünüşte razı bile olsalar insanları olumsuz duygulara mahkûm eder. Kumar sonrası yaşanan utanç, üzüntü, pişmanlık, hırs ve intikam duyguları sadece kumar masasındakileri birbirine düşürmekle kalmayarak bütün topluma taşınmaktadır. Para kaybetmenin yanı sıra vaktini, enerjisini, olumlu ve yapıcı duygularını, iradesini ve hatta haysiyetini kaybeden kumarbaz, kendine yazık ettiği gibi çevresine de zarar verir hâle gelir. Dolayısıyla iki kişi arasında oynanan küçük çaplı bir şans oyunundan, çeşitli isimler altında kurumsallaşan ve binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirilen şans oyunlarına kadar her tür ve boyutuyla kumarı tasvip etmek mümkün değildir. Kazanmayı ya da kaybetmeyi konu edinen ve önceden belli olmayan bir sonuca bağlı olarak gelişen şans oyunlarından, çekilişlerden ve yarışlardan elde edilen gelirin hayra harcanması da bunların dinen haram olduğu hükmünü değiştirmez.
Sonuç olarak kumar, fert, aile, toplum ve ekonomik alanda yıkıcı etkiler, onarılamayacak tahribatlara sebep olmaktadır. Bu yıkıcı etkilerin