Hadislerle İslâm Cilt 5 Sayfa 241

Bunun üzerine iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir. Sonra da cehenneme atılır.” 21

Maddî iflas bir şekilde bu dünyada telâfi edilebilmektedir. Fakat hesap günündeki asıl iflasın çaresi yoktur. Her ne kadar ibadetlerini yerine getirerek bir birikim elde ettiğini sansa da ahlâkını güzelleştirmeyen ve eliyle ya da diliyle insanlara zarar veren kişi, iflastan kurtulamayacaktır. Çünkü üzerindeki kul hakları, sevaplarından daha çoktur. Kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekâtlar, yaptığı haksızlık ve zulümler karşısında mizanda çok hafif kalmaktadır. Bu nedenle Peygamberimiz (sav), üzerinde kul hakkı olanları, hak sahipleri ile dünyada iken helâlleşmeleri hususunda uyarmıştır. Nitekim helâlleşmedikleri takdirde âhirette, iyilikleri alınıp hakkını gasp ettikleri kişilere verilecektir. Sevapları yetmediğinde ise bu sefer haksızlığa uğrattıkları kimselerin günahları sırtlarına yüklenecektir.22

Dinin görünen kısmını oluşturan ibadetlerin ruhunu göz ardı ederek tamamen şekle önem vermek ve böylece İslâm"ı ibadetlerin şeklî boyutuna indirgemek doğru değildir. Bu tarz bir düşünce kişiyi yukarıdaki hadiste ifade edilen “müflis” konumuna düşürür. Kur"ân-ı Kerîm"de üstün bir ahlâk üzere olduğu vurgulanan Allah Resûlü23 ümmetini de güzel ahlâka teşvik etmiş ve Müslüman"ı, “diğer Müslümanların elinden ve dilinden selâmette olduğu (zarar görmediği) kimse” 24 olarak tanımlamıştır. Bu nedenle Hz. Peygamber"in sünnetini özümsemiş bir Müslüman"ın, sövmek, iftira etmek, kan dökmek, dövmek, haksızlık ve zulmetmek gibi güzel ahlâkla bağdaşmayan davranışlar sergilemesi düşünülemez. İbadetler, bir anlamda imanın dışa yansımasıdır. Allah Teâlâ"nın, “Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” buyurduğu25 üzere, hakkıyla yerine getirilen ibadetler kişiyi kötülüklerden alıkoyar. Dolayısıyla kişi, ibadetine devam ettiği hâlde ahlâka aykırı davranışlar sergiliyorsa dinin özünü anlamamış, Allah"a kulluk görevlerini de yerli yerince yapmamış demektir.

İnsanoğlu, dünyada iflas etmekten korktuğundan daha fazla, kıyamet günü müflis olmaktan korkmalı ve kaçınmalıdır. Maddî anlamda iflasın getireceği sıkıntıları düşündüğü gibi, mânevî anlamda iflasın getireceği kalıcı elem ve azabı da düşünmelidir. Allah Teâlâ"nın kimseye zerre kadar haksızlık etmeyeceği26 o günde iflasa sürüklenmemek için dünyada iken hayatını tanzim etmeli, Müslüman olmanın bilinciyle yaşamalıdır. Zira gerçek müflis, kıyamet günü iflas edendir.27

    

Dipnotlar

21 M6579 Müslim, Birr, 59.

حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ وَعَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ قَالاَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ - وَهُوَ ابْنُ جَعْفَرٍ - عَنِ الْعَلاَءِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « أَتَدْرُونَ مَا الْمُفْلِسُ » . قَالُوا الْمُفْلِسُ فِينَا مَنْ لاَ دِرْهَمَ لَهُ وَلاَ مَتَاعَ . فَقَالَ « إِنَّ الْمُفْلِسَ مِنْ أُمَّتِى يَأْتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِصَلاَةٍ وَصِيَامٍ وَزَكَاةٍ وَيَأْتِى قَدْ شَتَمَ هَذَا وَقَذَفَ هَذَا وَأَكَلَ مَالَ هَذَا وَسَفَكَ دَمَ هَذَا وَضَرَبَ هَذَا فَيُعْطَى هَذَا مِنْ حَسَنَاتِهِ وَهَذَا مِنْ حَسَنَاتِهِ فَإِنْ فَنِيَتْ حَسَنَاتُهُ قَبْلَ أَنْ يُقْضَى مَا عَلَيْهِ أُخِذَ مِنْ خَطَايَاهُمْ فَطُرِحَتْ عَلَيْهِ ثُمَّ طُرِحَ فِى النَّارِ » .

22 B2449 Buhârî, Mezâlim, 10.

حَدَّثَنَا آدَمُ بْنُ أَبِى إِيَاسٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى ذِئْبٍ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ الْمَقْبُرِىُّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ كَانَتْ لَهُ مَظْلَمَةٌ لأَحَدٍ مِنْ عِرْضِهِ أَوْ شَىْءٍ فَلْيَتَحَلَّلْهُ مِنْهُ الْيَوْمَ ، قَبْلَ أَنْ لاَ يَكُونَ دِينَارٌ وَلاَ دِرْهَمٌ ، إِنْ كَانَ لَهُ عَمَلٌ صَالِحٌ أُخِذَ مِنْهُ بِقَدْرِ مَظْلَمَتِهِ ، وَإِنْ لَمْ تَكُنْ لَهُ حَسَنَاتٌ أُخِذَ مِنْ سَيِّئَاتِ صَاحِبِهِ فَحُمِلَ عَلَيْهِ » . قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ قَالَ إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِى أُوَيْسٍ إِنَّمَا سُمِّىَ الْمَقْبُرِىَّ لأَنَّهُ كَانَ نَزَلَ نَاحِيَةَ الْمَقَابِرِ . قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ وَسَعِيدٌ الْمَقْبُرِىُّ هُوَ مَوْلَى بَنِى لَيْثٍ ، وَهُوَ سَعِيدُ بْنُ أَبِى سَعِيدٍ ، وَاسْمُ أَبِى سَعِيدٍ كَيْسَانُ .

23 Kalem, 68/4.

وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ ﴿4﴾

24 B6484 Buhârî, Rikâk, 26

حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ عَنْ عَامِرٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو يَقُولُ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ ، وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ » . M162 Müslim, Îmân, 65. حَدَّثَنَا حَسَنٌ الْحُلْوَانِىُّ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ جَمِيعًا عَنْ أَبِى عَاصِمٍ - قَالَ عَبْدٌ أَنْبَأَنَا أَبُو عَاصِمٍ - عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا الزُّبَيْرِ يَقُولُ سَمِعْتُ جَابِرًا يَقُولُ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ » .

25 Ankebût, 29/45.

اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَۜ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ ﴿45﴾

26 Nisâ, 4/40.

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْرًا عَظ۪يمًا ﴿40﴾

27 B6183 Buhârî, Edeb, 102.

بَاب قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّمَا الْكَرْمُ قَلْبُ الْمُؤْمِنِ وَقَدْ قَالَ إِنَّمَا الْمُفْلِسُ الَّذِي يُفْلِسُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَقَوْلِهِ إِنَّمَا الصُّرَعَةُ الَّذِي يَمْلِكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الْغَضَبِ كَقَوْلِهِ لَا مُلْكَ إِلَّا لِلَّهِ فَوَصَفَهُ بِانْتِهَاءِ الْمُلْكِ ثُمَّ ذَكَرَ الْمُلُوكَ أَيْضًا فَقَالَ { إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا } حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « وَيَقُولُونَ الْكَرْمُ ، إِنَّمَا الْكَرْمُ قَلْبُ الْمُؤْمِنِ » .