"Üçte birini sadaka olarak dağıtabilirsin! Hatta üçte biri dahi çoktur! Mirasçılarını varlıklı olarak bırakman, onları insanlara ellerini açar ve muhtaç bir hâlde bırakmandan daha hayırlıdır." ”37
Şurası bir gerçektir ki insan eğer malından hayır yollarına infak ve tasaddukta bulunmak istiyorsa, bunu yaşarken ve sıhhati yerindeyken yapması çok daha uygun olacaktır. Resûlullah (sav) bir hadisinde buna dikkat çekmiştir: “Bir kimsenin sağlığında bir dirhem sadaka vermesi, ölürken yüz dirhem sadaka dağıtmasından daha hayırlıdır.” 38
Diğer yandan, vasiyet etmeden ölen kimsenin adına bir şeyler sadaka verilmesi yoluyla onun sevap kazanmasına vesile olmak da mümkündür. Hz. Âişe validemizden rivayet edildiğine göre bir adam Peygamberimize (sav) gelerek, “Ey Allah"ın Resûlü! Annem (vasiyette bulunamadan) ansızın öldü. Zannederim konuşmuş olsa sadaka verirdi. Acaba onun namına ben sadaka versem ona sevap olur mu?” diye sormuş, Resûlullah (sav) da, “Evet!” cevabını vermişti.39
Vasiyet etmek, tavsiye edilen bir davranış ise de yeterli malı olmayan kimsenin maddî bir vasiyette bulunmasına gerek yoktur. Nitekim bir gün Hz. Ali, kendi kabilesinden bir adamın yanına hasta ziyareti için gitmişti. Bu arada hasta kimse, “Vasiyet edeyim mi?” diye sormuş, Hz. Ali de şöyle cevap vermişti: “Hayır! Sen fazla mal bırakmadın. Bu yüzden bu malını çocuğuna bırak!”40
Vasiyete sadece maddî kıymetler değil, aynı zamanda mânevî ve ahlâkî değerler de konu edilebilir.41 Dolayısıyla Müslümanların evlâtlarına, talebelerine, yakınlarına benzer şekilde inanç, ibadet ve ahlâk açısından güzel tavsiyelerde bulunmaları yerinde olacaktır. Tıpkı Hz. İbrâhim"in ve Hz. Yakub"un oğullarına yaptığı şu tavsiye gibi: “Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti. O hâlde sadece Müslümanlar olarak ölünüz!”42
İslâm"ın miras ve vasiyet ile ilgili getirmiş olduğu ilkeler, kişinin mal varlığının, vefatından sonra geride kalan yakınlarına hakkaniyet ölçüleri içerisinde intikalini temin etmiştir. Böylece câhiliyede olduğu gibi, mirasın, güçlünün tekelinde toplanması, bazı vârislerin mirastan mahrum bırakılması gibi pek çok haksızlık engellenmiş, mirasın akrabalar arasında dengeli bir şekilde dağılması sağlanmıştır. Miras dağıtılırken adalet esas alınmış, kadın ve erkek vârisler bazı durumlarda eşit pay alırken bazı durumlarda farklı miktarlarda pay almışlardır. Bu farklılıklar vârisleri mağdur edecek haksızlıklar doğurmamış, bilakis İslâm"ın aile fertlerine