Fâtıma bnt. Esved... Allah Resûlü"nün, kendi kızı Fâtıma ile aralarında hukuk açısından hiçbir fark bulunmadığını söylediği kadın... Arap toplumunun önemli kabilelerinden olan Kureyş"in Mahzûmoğulları kolundan olan Fâtıma bnt. Esved1 kavminin asaletine gölge düşürecek bir davranışta bulunmuş, tanınmış kimselerin adını kullanarak insanlardan ödünç mücevherat alıp onları satmıştı.2 Bu durum, Hz. Peygamber"e aksettirilmiş, o da hadiseyi hırsızlık olarak değerlendirip kadına hırsızlık cezası uygulanmasına hükmetmişti. Ancak Fâtıma"nın mensup olduğu seçkin kabilenin ileri gelenlerine göre böyle bir ceza kabilenin şanına leke getirecekti. Onur meselesi hâline getirdikleri bu olayda Fâtıma"nın ceza almasını önlemek adına çeşitli yollara başvurdular. Öncelikle Allah Resûlü"nün huzuruna çıktılar ve akıllarından geçen ilk teklifi sundular: “Yâ Resûlallah! Bu kadının kesilmesi gereken eline karşılık kırk okka (altın veya gümüş) fidye versek!” Resûlullah cevap verdi: “(Cezasını çekip günahını) temizlemesi kendisi için daha hayırlıdır!” 3
Allah Resûlü, “daha hayırlıdır” diyerek başka çözümlere işaret etmiş görünse de aslında verdiği cevap çok açık idi. Zira onun tarzı böyle idi. Rahmet Peygamberi, karşılaştığı olumsuz durumlarda duyduğu en acıtıcı sözlere dahi böyle tepki verirdi. Nitekim Huneyn ganimetlerini dağıtırken bazı kimselere daha fazla verdiğini düşünen bir sahâbînin, eşitlik ilkesinin ihlâl edildiğini ileri sürmesine yüzü kıpkırmızı kesilecek kadar öfkelenmiş, ama yine de incindiği bu ağır ithama karşı ağzından incitici bir söz çıkmamıştı.4 İşte bu kez yine böyle oluyor, muhataplarının anlayacağını ümit ederek yumuşak bir üslûp kullanıyordu. Ancak insanlar anlamak istememişlerdi. Aksine onun bu üslûbundan cesaret alıp Fâtıma"yı affetmesi için bir aracı göndermeyi düşünmüşlerdi. Bu aracı, geri çeviremeyeceği kadar sevdiği biri olmalıydı. Akıllarına, Hz. Peygamber"in azatlısı Zeyd"in oğlu Üsâme geldi. Onunla konuşup kendisini ikna ettiler. Üsâme de Allah Resûlü"ne gidip bu kadının affedilip edilemeyeceğini sordu. Hz. Peygamber"in cevabı açık olduğu kadar sert idi: “Allah"ın hükümlerinden birini yerine getirmemem için aracılık mı yapıyorsun?”
Üsâme hatasını anlamıştı: “Ey Allah"ın Resûlü! Benim için Allah"tan af dileyemez misin?” diye sordu. Ancak Efendimiz, bu dersin Üsâme ile sınırlı kalmasını istemiyordu. İnsanları topladı ve onlara, takva dışında hiçbir özelliğin üstünlük sayılmadığı bir dinin Peygamberi olarak, her insanın işlediği suç karşılığında eşit muamele göreceğiyle ilgili şu veciz konuşmasını yaptı: