yerine de tamamen insanların eşitliği prensibine dayalı olan ehliyet ve liyakate sahip olma şartını getirmiştir. Nitekim azatlı bir köle olan Zeyd b. Hârise"nin oğlu olmasına rağmen Üsâme b. Zeyd"i ordu komutanlığına atamış, toplumun ileri gelenlerinin yerine bir kölenin oğlunun komutanlığa atanmasını yadırgayan insanların bu konudaki eleştirileri üzerine şu sözleri söyleyerek toplumsal eşitliğin önündeki her türlü engeli kaldırmak istemiştir: “Siz onun komutanlığını eleştiriyorsunuz, daha önce babasının komutanlığına da dil uzatmıştınız. Allah"a yemin olsun ki Zeyd komutanlığa gerçekten lâyık idi ve bana insanların en sevimlilerindendi. Kendisinden sonra bu oğlu da bana insanların en sevimlilerindendir.” 14
Allah Resûlü, insanlar arasındaki ilişkilerde gözetilmesi gereken bir ilke olarak eşitlik prensibini hayatın çeşitli alanlarında uygulamıştır. Muhataplarına eşitlik, denge ve adalet zemininde hitap eden Sevgili Peygamberimiz, eşitlik duygusunun da pek çok değerin aşılandığı ailede kazanıldığına işaret ederek, çocuklar arasında da bu prensibin gözetilmesini istemiştir. Bir defasında, oğlu Nu"mân"a malının bir kısmını hediye ettiğini söyleyen babası Beşîr b. Sa"d"a, diğer çocuklarına da bu şekilde hibede bulunup bulunmadığını soran Hz. Peygamber, “Hayır.” cevabını alınca, “Çocuklarının sana iyilik etmeleri konusunda eşit davranmaları seni mutlu etmez mi?” diye sormuş, Beşîr"den, “Evet (mutlu eder.)” karşılığını alması üzerine de, “O hâlde böyle yapma!” buyurmuştur.15 Resûl-i Ekrem, “Allah"tan korkun, çocuklarınız arasında adaleti gözetin.” buyurarak16 evlâtlar arasında hiçbir konuda adaletsizlik yapılmaması gerektiğini, aile içinde adalete uygun davranmanın Allah"a karşı olan sorumluluk bilinci ile doğrudan alâkalı olduğunu belirtmiştir.
Allah Resûlü"nün, “Eş"ar kabilesine mensup olanlar bendendir, ben de onlardanım.” diyerek Eş"arîlere duyduğu sevgiyi dile getirmesinin sebebi de aralarında eşitlik prensibini gözetmiş olmalarıdır. Zira onlar yiyecekleri azaldığında bir araya gelerek ellerindeki yiyeceği bir tek bez içinde toplarlar, sonra da bunu aralarında eşit olarak paylaşırlardı.17
Ahlâkî boyutu ile hayatımızda önemli yere sahip olan eşitlik ilkesinin hukuk alanındaki yansımaları ayrıca önem arz etmektedir. Zira eşitlik ve adalete en fazla ihtiyaç duyulan alan hukuk ve yargıdır. İnsanların hak ve adalet arayışında oldukları bu alanlarda herhangi bir kişi veya zümreye gücü, itibarı, malı, şöhreti veya çıkar hesabı sebebiyle uygulanan ayrıcalık, toplumsal barış ve huzuru derinden sarsacaktır. Eşitsizlik sebebiyle gerçekleşen adaletsiz uygulamalar neticesinde, insanlar kişi ve kurumlara karşı güven problemi yaşayacaklar ve toplumda telâfisi mümkün olmayan tahribatlar meydana gelecektir. Bu durumun hassasiyetinin bilincinde