nesebinin tespiti her zaman kolay olmuyordu. Nitekim gerektiğinde nesep tayini için “kıyâfe” adı verilen bilirkişilik müessesesi geliştirilmişti. “Kâif” denilen bilirkişiler fizyolojik ve fizyonomik benzerliklerinden yola çıkarak iki kişi arasında kan bağı olup olmadığına karar veriyorlardı. Nitekim siyah tenli Üsâme"nin, Peygamberimizin azatlı kölesi olan beyaz tenli Zeyd"in oğlu olduğu bir kâifin onayıyla teyit edilmişti. Zeyd ile oğlunun bu fizyolojik farklılığı Resûlullah"ı rahatsız etmiş olacak ki, bir gün Hz. Âişe"nin yanına sevinçle gelerek Mücezziz el-Müdlicî isimli bilirkişinin, üzerleri bir kadife ile örtülü olan Üsâme ile Zeyd"in ayaklarına bakarak onların baba oğul olduğunu söylediğini heyecanla anlatmıştı.11 Böylece, nesep tayininde uzman olan birisinin bu bilgisine itibar ettiğini göstermişti.
Ebeveynine benzemeyen çocukların nesebinin tespiti konusunda kendisine başvurulanlardan biri de Hz. Peygamber"dir (sav). Meselâ Fezâreoğulları"ndan bir adam Peygamberimize gelerek hanımının siyah bir çocuk dünyaya getirdiğini ve bu çocuğun kendi çocuğu olmadığından endişe ettiğini söylemişti. Hz. Peygamber önce, adama sahip olduğu develerin renklerini sormuştu. Adam onların kırmızı renkte olduğunu söyleyince Allah Resûlü, “Peki aralarında esmer olanları var mı?” diye sormuştu. Adam, “Evet.” deyince Hz. Peygamber, o hâlde bu develerin esmerliklerinin nereden geldiğini açıklamasını istemişti. Adamın, “Soyundan bir damara çekmiş olmalı.” karşılığını vermesi üzerine, “Senin bu oğlun da soyunun bir damarına çekmiş olabilir.” 12 buyuran Resûlullah (sav) böylelikle gen bilgisi olmayan bir dönemde, genlerin çok eski nesillerden bazı özellikleri taşıyabileceklerine işaret ederek soyaçekimin farklı şekillerde gerçekleşebileceğine dikkat çekmiştir.
Sosyal yapının kabile esasına dayandığı bir toplumda nesebin karışması ahlâkî olduğu kadar hukukî açıdan da sakıncalı sonuçlar doğuracaktır. Bu muhtemel sonuçların farkında olan Hz. Peygamber kendi soyunu, ait olduğu nesebi kabul etmeyenleri ağır bir dille uyarmıştır. Nitekim bir hadisinde kendi nesebinden başka bir nesebe bağlı olduğunu iddia eden kimsenin Allah"a karşı nankörlük etmiş olacağını13 söylemiştir. Kabile toplumuna ait bütün hakların kabile esasına göre şekillendiği göz önüne alınırsa biyolojik gerçekliğini ve ait olduğu sosyal yapıyı inkâr edenlere yönelik Resûlullah"ın bu şiddetli uyarıları son derece anlamlıdır.
Bu bağlamda bir diğer nebevî uyarının, aynı zamanda Hz. Ali"nin yazılı sahifesi olarak da bilinen Peygamber devrine ait bir hukuk metninde de