Hılfü"l-Füdûl"e katılarak o insanların yanında olması da bu yanlış zihniyete karşı tavrını göstermesi açısından anlamlıdır.23
Allah Resûlü"nün yaşadığı dönemde, Arap toplumunda kayıtsız şartsız kabileye itaat düşüncesi ve ahlâkî değerleri kuşatmış olan asabiyet ruhu, ırkçılık düşüncesinin iptidaî şeklini oluşturuyordu. Modern dönemlerde kabilecilik ve asabiyet düşüncelerinin yerini daha geniş ve ileri boyutta olan ırkçılık düşüncesi aldı. Irkçılık veya daha basit şekliyle kabilecilik, tarih boyunca insanların huzurunu, birlik ve beraberliğini bozan, parçalanma ve bölünmelere, zulüm ve sömürüye sebep olan bir hastalıktır. Geçmişte ve günümüzde meydana gelen ırk veya ten rengine dayalı gruplaşmaların insanlık için ne tür felâketlere yol açtığı aşikârdır. Zira bir ırkın üstünlük davası, başka ırkın da aynı davayı gütmesine yol açmakta ve önü alınamayan çatışmalar kaçınılmaz hâle gelmektedir. İslâm, hiçbir din ve kültürün kendi varlıklarını devam ettirmelerine müdahale etmemiş, dil, ırk ve renk ayrılığı ile sosyal farklılaşmanın yok edilmesi gereken bir olgu değil, bilakis Allah"ın rahmetinin eseri olan bir nimet ve onun ilim ve kudretini ortaya koyan birer âyet ve alâmet olduğunu ifade etmiştir: “Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O"nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.” 24
İslâm dininin en önemli özelliklerinden biri, insanın insana, bir ırkın başka bir ırka, bir grubun veya topluluğun başka bir grup veya topluluğa, bireyin topluma, toplumun bireye tahakküm etmesini ortadan kaldırmış olmasıdır. Tahakküm anlayışı zulmün temelidir. İslâm bu anlayışı bütün unsurlarıyla reddeder.
Irkçılık veya kabilecilik, esasında hem insanlığa karşı işlenen bir suç hem de Allah"a karşı bir saygısızlıktır. Hz. Âdem"in çocuğu olmakta eşit olan insanların, soylarını esas alarak birbirlerine karşı üstünlük iddiasında bulunmaya hakları yoktur. Üstünlük, ırk, ten rengi, dil veya coğrafyada değil, her an Allah"a karşı sorumluluk bilinci taşımada ve insanı insan yapan evrensel ahlâkî erdemlere bağlılıktadır. Allah Resûlü bu gerçeği meşhur Veda Hutbesi"nde bütün insanlığa şu evrensel mesajla haykırmıştır:
“Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Arap"ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap"a, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.” 25