cennetini ise haram edeceğini söylemişti. Sahâbîlerden birisi, “Ey Allah"ın Resûlü! Elde edilen basit bir şey olsa bile mi?” diye sorduğunda ise Hz. Peygamber, “Erak ağacından bir misvak bile olsa (yine böyledir).” buyurmuştur.32 Nitekim Abdullah b. Mes"ûd da yalan yere yemin ederek Müslüman"ın malını alan kimsenin, Allah"ın huzuruna O"nun gazabına uğramış olarak çıkacağını haber vermiştir.33
Bütün bu anlatılanlar, hâkimin, insanların iç dünyalarını araştırarak niyet okuyuculuğuna kalkışmadan zâhire ve objektif delillere göre karar vermesinin Kur"an"a ve sünnete daha uygun olduğunu da göstermektedir. Nitekim Hz. Ömer bu konuda şöyle demektedir: “Resûlullah (sav) zamanında insanlar suç işlediklerinde vahiy ile uyarılırlardı. Artık vahiy kesilmiştir. (Bundan dolayı) biz şu anda, sizi ancak yaptığınızı açıkça gördüğümüz davranışlarla yargılayabiliriz. İyi işler yaptığını açıkça gördüğümüz kimseyi güvenilir kabul edip kendimize yakın hissederiz. Bu kimsenin gizli hâllerini araştırmak bize düşmez. İşlediği gizli işleri hesaba çekecek olan Allah"tır. Bir kötülük işlediğini açıkça gördüğümüz kimseyi ise her ne kadar gizli hâllerinin iyi olduğunu söylese de güvenilir kabul etmez ve tasdiklemeyiz.”34
Resûlullah, muhakeme esnasında uyulması gereken bazı ilkeler de belirlemiştir. Hz. Peygamber, dava görülürken tarafların hâkimin önüne oturmasını istemiş,35 sonra da onların ayrı ayrı dinlenmesi gerektiğini ifade buyurmuştur. Nitekim Hz. Peygamber, Hz. Ali"yi Yemen"e hâkim olarak gönderdiğinde Hz. Ali, “Ey Allah"ın Resûlü! Beni gönderiyorsun ama ben genç bir insanım ve hüküm verme konusunda da hiç bilgim yok.” demiş, bunun üzerine Hz. Peygamber, “Allah senin kalbini doğruya iletecek ve dilini (doğru üzerine) güçlendirecektir. İki hasım gelip önüne oturduğunda, birincisini dinlediğin gibi diğerini de dinleyinceye kadar bir karar verme. Bu, (vereceğin) kararın ortaya çıkması için daha uygundur.” buyurmuştur.36
Hz. Peygamber önüne gelen hukukî ihtilâfları, mümkünse sulh yoluyla çözmeyi tercih ederdi.37 Bir defasında evinde otururken Kâ"b b. Mâlik ile İbn Ebû Hadred adlı kişinin mescitte alacak verecek yüzünden yüksek sesle tartıştıklarını duymuştu. Odasının perdesini açarak, “Ey Kâ"b!” diye seslendi. O, “Buyur, ey Allah"ın Resûlü!” diye cevap verince, Hz. Peygamber eliyle yarısını işaret ederek, “Alacağının şu kadarını düş.” dedi. Kâ"b da, “Baş üstüne ey Allah"ın Resûlü.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber İbn Ebî Hadred"e, “Kalk, (kalan) borcunu öde.” buyurdu.38 Böylece Hz. Peygamber ashâbına, alacaklı kimsenin alacağı miktarın bir kısmından