Sevgili Peygamberimiz, kendisine intikal eden davalarda hüküm verirken öncelikle tarafları dinler, gerek gördüğü zaman şahitlerin getirilmesini isterdi.41 Şahitler huzuruna geldiği zaman onları şahitliklerini doğru yapmaları konusunda ikaz ederdi. Bu minvalde şu olay dikkat çekicidir. Bir gün Allah Resûlü"nün evinin önünde bir tartışma olur. Sesleri işiten Allah Resûlü dışarı çıkar ve şöyle der: “Ben ancak bir insanım. Davalılar bana gelirler. Biri meramını diğerinden daha düzgün anlatabilir. (Gerçekte haksız olmasına rağmen) ben onun doğru söylediğini zannederek, kararımı onun lehine veririm. Kime bir Müslüman"ın hakkını geçirecek şekilde hüküm vermişsem bu ancak ateşten bir kor parçasıdır. (Gerisi kendine kalmış) isterse o koru alsın isterse bıraksın.” 42
Kur"ân-ı Kerîm hangi konuda kaç şahit bulunması gerektiğini beyan etmiş, ticaret, borçlanma ve vasiyet gibi konularda iki kişinin şahit gösterilmesini istemiştir.43 Ancak borçlanmadan bahseden âyette, “... Eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir...” 44 buyrulmuştur. Âyetteki, "Bir erkek veya iki kadın şahit olsun." hükmünün gerekçesi kadınlardan biri unutursa diğerinin hatırlatması gereğine bağlanmış, bu durum ise o tarihlerde malî konuların ilgi alanları dışında kalması sebebiyle kadınların borçlanma konusuna yabancı olabilecekleri ile açıklanmıştır. Bu âyetten kadınların değer, zeka veya hafıza bakımından erkeklerden aşağı derecede olduğu sonucunu çıkarmak doğru değildir. Zira âyette bahsedilen konu kadının zihinsel kapasitesi değil, mali konulardaki bilgi ve tecrübe birikimidir. Bu şahitlik esnasında birinci kadın şahit hata yapmadığı takdirde ikincisinin şahitliğine gerek kalmayacak, hata yapması hâlinde ise onun şehâdeti geçersiz olacak ve ikinci kadın şahitlik edecektir. Nitekim zina gibi kadın ve erkeğin aynı düzeyde bilgi ve değerlendirme yetisine sahip olduğu bir konuda her iki cinsin şahitliği birbirine eşit sayılmıştır: “Eşlerine zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defada da; eğer yalancılardan ise, Allah"ın lanetinin kendi üzerine olmasını ifade etmesiyle yerine gelir.” 45 Hatta hayız, doğum, emzirme, nesep tayini, iddet gibi kadınların daha vâkıf olduğu konularda tek kadının şahitliği muteber kabul edilmiştir.
Peygamber Efendimizin genel uygulamalarından hareketle dört şahidin bulunmasını gerektiren zina suçlaması dışında kalan ve ceza gerektiren