kanlarının ve mallarını(n kendilerinin olduğunu) iddia ederlerdi. Hâlbuki yemin etmek davalıya düşer.” 28 buyurmuştu.
Günlük hayatta yemin, en fazla alışveriş sırasında daha çok kâr etmek, müşterinin dikkatini çekmek veya onu yanıltmak için kullanılmaktadır. Böyle durumlarda yemin, satıcıya kısa vadede belli bir kazanç sağlasa da, ticarette olması gereken dürüstlük ve itimat gibi değer ve prensipleri zedelemektedir. Bunun için ticaret erbabının güvene dayalı davranış sergilemesi, işin sürekliliği açısından ve ahlâkî yönden kendilerine daha fazla yarar sağlayacaktır. Peygamber Efendimiz, “Yemin, alışverişte kâr getirir (ama) bereketi götürür.” 29 derken, yeminin sahibine sağlayacağı kârın aslında sayısal çokluk olduğunu hatırlatır. Oysa hakikatte olması gereken, helâl kazanç ile yetinme, gönül huzuru, kanaatkâr olma gibi duyguların köreltilmemesidir.
Ticaret yaparken müşterilerini aldatanların âhirette ceza göreceklerini anlatan Hz. Peygamber, Allah"ın kıyamet günü yüzlerine bakmayacağı ve arındırmayacağı üç grup insan arasında malını ikindiden sonra pazara çıkarıp, “Kendisinden başka ilâh olmayan Allah"a yemin ederim ki, bu mala şu kadar para verdim.” diyerek yalan yeminle müşterisini aldatan kişiyi de saymıştır. Ardından daşu âyeti okumuştur: “Allah"a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların âhirette bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.” 30
Meşru ve makul bir ölçü içerisinde Allah adına yapılan yeminler ise saygı ile karşılanmalı ve gereği yerine getirilmeye çalışılmalıdır. Hayırlı bir işi yapmaya davet etmeye, muhatabı teşvik etmeye ve güzellikleri yaymaya yönelik olan yeminlerin gereğine katkıda bulunmak, muhatabı rahatlatmak açısından önemlidir. Berâ" b. Âzib"in, “Peygamber (sav), bizlere yemin eden kimsenin yeminini kabul etmemizi emretti.” 31 sözü bu hususa işaret etmekteydi. Peygamber Efendimiz, Allah adına yapılan yeminlerin önemsenmesi gerektiğini Hz. İsa"nın başından geçen şu olayla anlatıyordu:
Bir gün Meryem oğlu İsa, hırsızlık yapan birini görmüş ve ona, “Bir şey mi çaldın?” diye sormuştu. Adam, “Kendisinden başka ilâh olmayan Allah"a yemin ederim ki çalmadım!” diye cevap vermişti. Hz. İsa adamın bu şekilde yemin ettiğini görünce, “Ben, Allah"a inandım ve kendi gözümü yalanladım!” demişti.32 Aslında Hz. İsa, gözüyle gördüğü durum ile kulağıyla işittiği yemin arasında tercih yapmak zorunda kaldı. O, kendi gözünü yalanlamayı tercih etti. Neticede bir beşer olarak gözünün yanılması da