Hadislerle İslâm Cilt 5 Sayfa 433

mümkün olabilirdi. Belki de bu durumun üzerini örtüp cezasını Allah"a havale etmek ve o kişiye ibret alması için bir fırsat vermek Hz. İsa"ya daha uygun görünmüştü. Sonuçta, Allah adına yemin etmenin ne denli önemli olduğunu farklı bir şekilde ortaya koymuştu.

Yemin, muhatabın şüphe ve tereddüdünü gidermek, onu ikna etmek amacıyla ihtiyaç hâlinde başvurulabilecek bir vasıta olup, aynı zamanda kişinin kararlı oluşunun bir işaretidir. Gündelik hayatta birtakım yararlar sağlarsa da, alışkanlık hâline getirip sürekli yemine başvurmak, yeminin gücünün kaybolmasına neden olabilir. Ayrıca Allah"ın ismini veya vasıflarını her olayda tanık göstermek, olur olmaz zamanlarda yemin etmek, O"nun zâtına karşı da bir saygısızlık olur. Bununla birlikte inananların zihinlerinde, verilen bir yeminin gereğinin yerine getirilememesi yoğun bir pişmanlık oluşturur ve günah işlediği hissini geliştirir. Bundan dolayı Efendimiz (sav), “Yemin ya bozulmayla veya pişmanlıkla neticelenir.” 33 buyurarak, yeminde ısrar edilerek pişman olmaktansa, hayra vesile olacaksa yeminin bozulmasını tavsiye eder.

Peygamberimiz özellikle ısrar ve zorlama anlamına gelebilecek durumlarda, “Allah andı veya yemin verilmesini” de istemezdi. Bir vakit adamın biri Resûlullah"a (sav) gelerek, “Yâ Resûlallah! Ben bu gece bir rüya gördüm.” deyip rüyasını anlatmaya başlar. Bu arada Hz. Ebû Bekir (ra) rüyayı tabir eder. Sözü bittiğinde Peygamber Efendimiz, “(Yorumunun) bir kısmında isabet ettin, bir kısmında da hata ettin.” buyurur. Hz. Ebû Bekir, “Babamın başı üzerine sana yemin ederim ey Allah"ın Resûlü, hata ettiğim kısmın ne olduğunu bana söyler misin?” deyince Resûlullah (sav), “Yemin etme!” 34 buyurur. Bu vesile ile Resûl-i Ekrem, olur olmaz zamanlarda yemine başvurulmamasını ve bu konuda itidal içerisinde davranılmasını hatırlatmış, muhatabın sabrının ve tahammülünün zorlanmaması gerektiğini vurgulamıştır.

Yemin etme ihtiyacı duyulduğu zaman ise son noktanın konulmaması, ikinci bir ihtimalin hesaba katılarak hareket edilmesi, yeminin doğuracağı sorumluluğun hafifletilmesi açısından önemlidir. Bu konuda Allah Resûlü, “Yemin edip de (inşallah yani "Allah dilerse" diyerek) istisna yapan (ihtiyat payı bırakan) kimse, isterse yemininden döner, isterse yemininin gereğini yerine getirir. O kimse bu durumda günaha girmiş olmaz.” 35 buyurmuştur. Böylece o, dönüşü olmayan kesin kararlar vermek yerine, ihtimalleri düşünerek hareket edilmesini tavsiye etmiştir.

    

Dipnotlar

33 İM2103 İbn Mâce, Kefâret, 5.

حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ بَشَّارِ بْنِ كِدَامٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ زَيْدٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّمَا الْحَلِفُ حِنْثٌ أَوْ نَدَمٌ » .

34 D3268 Ebû Dâvûd, Nüzûr, 10

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ فَارِسٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ - قَالَ ابْنُ يَحْيَى كَتَبْتُهُ مِنْ كِتَابِهِ - أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : كَانَ أَبُو هُرَيْرَةَ يُحَدِّثُ أَنَّ رَجُلاً أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ : إِنِّى أَرَى اللَّيْلَةَ فَذَكَرَ رُؤْيَا فَعَبَّرَهَا أَبُو بَكْرٍ ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم : « أَصَبْتَ بَعْضًا وَأَخْطَأْتَ بَعْضًا » . فَقَالَ : أَقْسَمْتُ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ بِأَبِى أَنْتَ لَتُحَدِّثَنِّى مَا الَّذِى أَخْطَأْتُ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم : « لاَ تُقْسِمْ » . T2293 Tirmizî, Rü’yâ, 10. حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ كَانَ أَبُو هُرَيْرَةَ يُحَدِّثُ أَنَّ رَجُلاً جَاءَ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ إِنِّى رَأَيْتُ اللَّيْلَةَ ظُلَّةً يَنْطِفُ مِنْهَا السَّمْنُ وَالْعَسَلُ وَرَأَيْتُ النَّاسَ يَسْتَقُونَ بِأَيْدِيهِمْ فَالْمُسْتَكْثِرُ وَالْمُسْتَقِلُّ وَرَأَيْتُ سَبَبًا وَاصِلاً مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ وَأَرَاكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخَذْتَ بِهِ فَعَلَوْتَ ثُمَّ أَخَذَ بِهِ رَجُلٌ بَعْدَكَ فَعَلاَ ثُمَّ أَخَذَ بِهِ رَجُلٌ بَعْدَهُ فَعَلاَ ثُمَّ أَخَذَ بِهِ رَجُلٌ فَقُطِعَ بِهِ ثُمَّ وُصِلَ لَهُ فَعَلاَ بِهِ . فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ أَىْ رَسُولَ اللَّهِ بِأَبِى أَنْتَ وَأُمِّى وَاللَّهِ لَتَدَعَنِّى أَعْبُرْهَا فَقَالَ « اعْبُرْهَا » . فَقَالَ أَمَّا الظُّلَّةُ فَظُلَّةُ الإِسْلاَمِ وَأَمَّا مَا يَنْطِفُ مِنَ السَّمْنِ وَالْعَسَلِ فَهُوَ الْقُرْآنُ لِينُهُ وَحَلاَوَتُهُ وَأَمَّا الْمُسْتَكْثِرُ وَالْمُسْتَقِلُّ فَهُوَ الْمُسْتَكْثِرُ مِنَ الْقُرْآنِ وَالْمُسْتَقِلُّ مِنْهُ وَأَمَّا السَّبَبُ الْوَاصِلُ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ فَهُوَ الْحَقُّ الَّذِى أَنْتَ عَلَيْهِ فَأَخَذْتَ بِهِ فَيُعْلِيكَ اللَّهُ ثُمَّ يَأْخُذُ بِهِ بَعْدَكَ رَجُلٌ آخَرُ فَيَعْلُو بِهِ ثُمَّ يَأْخُذُ بِهِ بَعْدَهُ رَجُلٌ آخَرُ فَيَعْلُو بِهِ ثُمَّ يَأْخُذُ رَجُلٌ آخَرُ فَيَنْقَطِعُ بِهِ ثُمَّ يُوصَلُ لَهُ فَيَعْلُو أَىْ رَسُولَ اللَّهِ لَتُحَدِّثَنِّى أَصَبْتُ أَوْ أَخْطَأْتُ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَصَبْتَ بَعْضًا وَأَخْطَأْتَ بَعْضًا » قَالَ أَقْسَمْتُ بِأَبِى أَنْتَ وَأُمِّى لَتُخْبِرَنِّى مَا الَّذِى أَخْطَأْتُ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « لاَ تُقْسِمْ » . قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .

35 D3262 Ebû Dâvûd, Nüzûr, 9

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى وَمُسَدَّدٌ - وَهَذَا حَدِيثُهُ - قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « مَنْ حَلَفَ فَاسْتَثْنَى فَإِنْ شَاءَ رَجَعَ ، وَإِنْ شَاءَ تَرَكَ غَيْرَ حِنْثٍ » . N3824 Nesâî, Eymân, 18. أَخْبَرَنِى أَحْمَدُ بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا حِبَّانُ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ قَالَ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ حَلَفَ فَاسْتَثْنَى فَإِنْ شَاءَ مَضَى وَإِنْ شَاءَ تَرَكَ غَيْرَ حَنِثٍ » .