olması ve suçun cezasının önceden belirli olması, adaleti sağlamaya yönelik uygulamalardır. Peygamberimiz, bireyi aşıp toplumun genel yapısına zarar verecek suçların duyulmasını ve yayılmasını da istemez. O, ceza vermekten çok affetmeyi tercih eder. Bir Peygamber ve devlet başkanı da olsa, mağdur tarafın hissiyatını göz önüne alarak suçluyu affetme yetkisinin mağdurun yakınlarına verilmesi gerektiğini bildirir.
İşlenen suçlara karşı verilen cezalar, bir yandan suçların yaygınlaşmasına engel olarak toplumsal yapıyı ve kamu vicdanını rahatlatırken öbür yandan da suçluyu topluma kazandırmayı ve ıslah etmeyi hedeflemektedir. Bu şekilde toplumsal vicdan rahatlarken mağdurların da içindeki intikam ve düşmanlık hisleri dindirilmeye çalışılmaktadır. Bunun için kamu yararı, asayiş, toplum huzurunun temini ve haddi aşanların tedibi için cezalandırmanın kaçınılmaz olduğu söylenmelidir.