gidenlerin de cezalandırılacaklarını bildirirdi. Örneğin, “Cinayet veya yaralanma gibi bir cürüme maruz kalan kişi (ya da velîsi) şu üç şeyden birini seçer: Ya kısas ister ya affeder ya da diyet alır. Dördüncü bir şey isterse onu engelleyin. Kim de bundan sonra sınırı aşarsa onun için acı verici bir azap vardır.” 28 buyurmuştur. Belirlenen ölçülerin dışına çıkılması hâlinde topluma düzen getirme, aşırılık ve dengesizlikleri ortadan kaldırma gibi amaçlar gerçekleşmeyecek, haksızlık, intikam ve kan davaları devam edecektir. Bundan dolayı Allah Resûlü, “Diyet aldıktan sonra (katili) öldüren kişiyi asla affetmem!” buyurmuştur.29
Ceza verilirken de insan onur ve şerefinin rencide edilmemesi gerekir. Kişiler elbette hata edebilir, suça bulaşabilir. Sonuçta da cezalandırılır. Cezalandırma ile bir yandan topluma mesaj verilip haksızlıkların önüne geçilirken, diğer yandan da ceza gören kişinin dünya ve âhirette tekrar kazanılması amaçlanmaktadır. Ceza verilirken suçluya hakaret edilmesi, onurunun rencide edilmesi, bu gayenin zedelenmesine yol açabilecektir. Ebû Hüreyre"nin anlattığına göre, Resûlullah"ın huzuruna cezalandırılmak üzere biri getirilir. Hz. Peygamber orada hazır bulunanlardan bu kişiye cezasını uygulamalarını ister. Ebû Hüreyre diyor ki: “...Cezalandırma işi bitince topluluktan bazı kimseler bu adama, "Allah seni hor ve zelil kılsın!" dediler. Ama Peygamber (sav), "(Hayır) böyle söylemeyin! Bu adamın aleyhine şeytana yardım etmeyin!" 30 buyurdu.” Böylece o, suç işleyip, cezalandırılmış olanların hakaret edilerek farklı bir muameleye tâbi olmayı hak etmediklerine işaret etmişti.
Bütün bunlardan önce Allah Resûlü, insanların ceza ile yüz yüze gelmeden önce kendilerini sorgulamalarını, mahkemelerini kendi nefislerinde kurmalarını, ceza alacak duruma düşmemelerini istemişti. “İşlediğin kötülük seni üzer ve yaptığın iyilik seni sevindirirse, sen müminsin.” 31 buyurarak insanların zihinlerinde oluşturdukları bu bilincin imanın gereği olduğunu belirtmişti. Nitekim Abdullah b. Mes"ûd da “Mümin kimse günahlarını üzerine düşüverecek bir dağ gibi büyük görür. Günahkâr kişi de günahlarını, burnu üzerine konan ve kovalayınca kaçıverecek sinek gibi görür.” 32 diyerek Müslüman"ın yaptığı hataları görüp, fark edip, önemsemesi gerektiğine işaret etmiştir.
Suç ve suçun cezası ile ilgili uygulamalarına baktığımızda Hz. Peygamber"in uygulanacak cezaları özellikle adaleti gerçekleştirmek üzere düzenlediği görülür. Cezanın hiçbir fark gözetmeksizin herkes için genel