İşte böyle durumlarda insanın yüreğinin götürdüğü yer, gitmesi gereken yer olmayabilir. O yüzden kendi vicdanının sesine kulak vermeyi başaramayan yahut türlü kötülüklerle vicdanını kirleten kimseler, bazen çevresinin, mahallesinin ve hatta komşusunun sesiyle yönünü tayin edebilir. Rivayete göre bir adam Hz. Peygamber"e,“ İyi mi kötü mü yaptığımı nasıl bilebilirim?” diye sorduğunda Peygamber (sav) şu karşılığı vermiştir: “Komşularının, "İyi yaptın!" dediğini duyarsan iyi yapmışsındır. Onların, "Kötü yaptın!" dediğini duyarsan da kötü yapmışsındır.” 47
Esasen İslâm"da erdemli ve duyarlı bir toplum oluşturmaya yönelik en önemli sosyal ödev, “emir bi"1-ma"rûf ve nehiy ani"l-münker” şeklinde ifade edilen faaliyettir. Yüce Allah, “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun!” 48 âyetiyle insanlar arasında iyiliğin egemen kılınması ve kötülüğün önlenmesi gayretini toplumsal bir vazife olarak tespit eder. Resûl-i Ekrem de kötülüğe karşı sözlü, fiilî ve psikolojik mücadele etmeye çağırır müminleri: “İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir.” 49
Toplumsal sorumluluk gereği, Allah Resûlü"nün anlattığı şu temsilde bulur en güzel ifadesini: “Allah"ın koymuş olduğu sınırları gözetenler ile o sınırları çiğneyen kimseler, bir gemideki yolculara benzer. Onlar kendi aralarında kura çekip gemiyi paylaşmışlar ve kimilerine geminin üst tarafı, kimilerine de alt tarafı düşmüştü. Geminin alt kısmında bulunanlar, suya ihtiyaç duyduklarında, yukarıdakilerin yanına geliyorlar (ve su ihtiyaçlarını oradan gideriyorlar)dı. Bir defasında kendi kendilerine, "Biz kendi payımıza düşen alt kısımda bir delik açsak da, yukarıdakileri hiç rahatsız etmesek." dediler. Eğer yukarıdakiler, alttaki insanları istekleriyle baş başa bırakırlarsa, topluca helâk olurlar. Eğer onlara engel olurlarsa, hem kendileri hem de diğerleri kurtulur.” 50
Kamuoyu ve kamu vicdanında yaşayan değer yargıları, pek çok durumda dinî ve ahlâkî değerlerle aynı istikamettedir. Bilgin sahâbî Abdullah b. Mes"ûd"dan nakledilen rivayet bunu anlatır: “Müslümanların iyi ve güzel gördükleri şeyler, Allah katında da iyi ve güzeldir; Müslümanların kötü ve çirkin gördükleri şeyler, Allah katında da kötü ve çirkindir.” 51 Allah Resûlü"ne atfedilen, “Allah, benim ümmetimi sapıklık üzerine bir araya getirmeyecektir.” 52 rivayeti de bunu destekler.
Uzun geçmişleri olan örf ve âdete dayalı uygulamalar ve kaideler de, toplumsal ve hukukî açıdan birer kaynaktır. Örf ve âdetlere uygun