âyetleri ve hadisler mutlak mânâda zenginlik veya fakirliği övmemiş, bunları dünyadaki birer imtihan vesilesi olarak kabul etmiştir. Nitekim Sa"d b. Ebû Vakkâs, yiğitlik ve zenginlik açısından diğer sahâbîlerden üstün olduğu düşüncesine kapılınca Peygamber Efendimiz (sav), “Size ancak zayıflarınız sebebiyle yardım ediliyor ve rızık veriliyor değil mi?” 4 buyurmuştur.
Fakirlik ve zenginlik, Allah Teâlâ"nın takdiri ve belirlemesinin yanında, insanların çalışıp çabalamaları ile doğrudan irtibatlı olan toplumsal gerçekliklerdir. Bütün toplumlarda, iyi imkânlara kavuşmuş olanlarla hayatını kıt kanaat sürdürenler hep bir arada yaşamışlardır. Nitekim tarih boyunca milletlerin fakirlik dönemleri olduğu gibi refah ve bolluk içinde yaşadığı zamanlar da olagelmiştir. Allah, kimisini varlıkla, kimisini darlıkla sınamaktadır.
Kuşkusuz pek çok insan gibi Hz. Peygamber ile ashâbı da fakirlik ve darlıkla imtihan olunmuştu. Zaten risâlet görevini yüklenen Sevgili Peygamberimizin davetine ilk yıllarda Mekke"de icabet edenlerin çoğu, maddî imkânı iyi olmayan kimselerdi.5 Mekke"de ilk Müslüman topluluğa uygulanan boykot, Habeşistan"a yapılan hicret yolculukları ve büyük hicret, zaten iyi olmayan ekonomik yapıyı iyice sarsmıştı. Ayrıca Medine"ye hicret ederken de müminler, mallarını, mülklerini geride bırakarak yurtlarından ayrılmışlardı.6 Ticaretle durumlarını düzeltinceye kadar maddî sıkıntı içinde yaşamışlardı. Onlara kucak açarak misafir eden ensarın durumu da çok iyi değildi.
Kendilerine yetecek malları ve gelirleri olmadığı hâlde sıkıntılarını gizleyen, iffetlerinden dolayı başkalarından ihtiyaçlarını temin etme gayreti içine giremeyen bu insanlar, fakir ve miskin olarak isimlendiriliyordu.7 Bu fakir ve miskinler, hayatlarını devam ettirmek için yeterli imkâna sahip olmayan yahut hayatlarını zorlukla ve sıkıntı içerisinde devam ettiren kişilerdi. Allah Teâlâ"nın, “...Bilmeyen kimse, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.” 8 diye tavsif ettiği kimseler bunlardır.
Müslümanların yaşadığı imkânsızlık ve fakirlik belirli dönemlerde dayanılmaz derecelere ulaşmıştı. Mekke dönemi günlerini deilâve edersek, aslında hicretin yedinci yılında gerçekleşen Hayber"in fethine kadarki dönemde Hz. Peygamber ve sahâbe-i kirâm zaman zaman çok büyük sıkıntılar çekmişlerdi. Abdullah b. Ömer"in, “Biz Hayber"i fethettiğimiz zamana