Peygamber Efendimizin yanına gitti. Efendimize, “Ey Allah"ın Resûlü, Yüce Allah, "Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz..." buyuruyor. Benim en çok sevdiğim mülküm Beyruhâ"dır. O, Allah yolunda sadakadır. Ben, Allah katında onun sevabını ve âhiret için biriken azığım olmasını dilerim. Ey Allah"ın Resûlü, onu Allah"ın sana işaret buyurduğu yerde kullan!” diyerek bahçeyi Allah yolunda infak etti. Efendimiz, “Aferin! İşte bu kazançlı bir maldır. İşte bu kazançlı bir maldır. (Bahçe hakkında) Daha önce söylediklerini duymuştum. Bahçeyi akrabalarına vermeni uygun görüyorum.” diyerek karşılık verdi. Bunun üzerine Ebû Talha bahçeyi yakınları ve amcasının oğulları arasında paylaştırdı.39 Böylece o, iyisini kendine ayırıp kıyıda köşede kalmış beğenilmeyen şeyleri ihtiyaç sahiplerine lâyık gören anlayışa yönelmemiş, Allah yolunda infak etmenin önemini göstermiş ve nasıl infakta bulunulması gerektiği konusunda Müslümanlara iyi bir örnek olmuştu.
Resûlullah"ın, küçük oldukları için İbn Ömer ile birlikte Bedir Savaşı" na katılmasına izin vermediği sahâbî Berâ" b. Âzib40 bu anlayışa sahip olan ashâbdan bazılarının, ilâhî ikaz neticesinde yanlışlarından nasıl döndüklerini şöyle anlatıyor: “...Kötü malı, hayır olarak vermeye kalkışmayın...” âyeti, biz ensar topluluğu hakkında nâzil oldu. Bizim hurma bahçelerimiz vardı. Herkes hurmalarının azlığı veya çokluğu nispetinde bir veya iki hurma dalı getirir mescide asardı. Suffe Ehli"nin yiyecek bir şeyi olmazdı. Onlar acıktıklarında ellerine aldıkları sopalarla asılı dallardaki ham ve olgunlaşmış hurmaları düşürüp yerlerdi. Hayra pek rağbet etmeyen insanlar da vardı. Onların astıkları dallar kırıktı ve hurmaları da kötüydü. Bunun üzerine Yüce Allah, “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır olarak vermeye kalkışmayın...” 41 âyetini indirdi. Bunun üzerine onlar (Ehl-i Suffe), “Sizden birine, verdiği şeyin bir benzeri verilmiş olsa onu gözünü yumarak ve utanarak alırdı.” dediler. Berâ" diyor ki, “Bundan sonra biz elimizde bulunan ürünlerin iyisinden getirmeye başladık.”42
Bu uygulama bir yandan bundan on dört asır evvelki Medine"de toplumsal sorumluluk bilincinin hangi boyutlarda olduğunu ifade etmesi bakımından tipik bir örnek teşkil etmektedir. Öte yandan asırlar sonra toplumsal dayanışmada zirveyi ifade eden “sadaka taşları” (hâli vakti yerinde olanların içine para bıraktığı ve muhtaç kimselerin de içinden ihtiyaçları