“Kim başkalarından bir şey dilenmeyeceğini garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim.” 32 buyuran Kutlu Elçi, aslında kimseye yük olmadan yaşamanın erdemine vurgu yapmıştır. Allah Resûlü, aşırı fakirlik veya borçluluk hâli gibi meşru mazeretleri bulunan ve zor durumda olanların da ulu orta herkesi rahatsız etmelerini uygun bulmamış ancak gerektiğinde temiz ahlâklı ve hayırsever insanlara müracaat etmelerini tavsiye etmiştir.33 Başkasına el açmak veya dilenmek bazen zorunlu hâle gelse bile bu son çareye başvurmaktan çekinen, taşıdıkları hayâ ve onur duyguları buna müsaade etmeyen insanlar da vardır. İşte Allah Resûlü (sav), “Yoksul, bir iki hurma veya bir iki lokma verilip gönderilen kimse değildir. Asıl yoksul, (ihtiyaç sahibi olsa da insanlardan bir şey istemeyen) iffetli kimsedir.” buyurmuş ve ardından da “...Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler...” 34 âyetini hatırlatmıştır.35
Hz. Peygamber"in işaret ettiği âyette Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “(Yapacağınız hayırlar) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.” 36 Burada bir taraftan başkalarına el açmaktan alıkoyan ar duygusunun erdemine vurgu yapılırken, diğer taraftan da çeşitli nedenlerle çalışma imkânı olmayan ve bu nedenle yardıma muhtaç bu insanlara karşı toplumsal duyarlılığın harekete geçmesi gerektiğine işaret edilmektedir. Bu âyet ve hadislerde, toplumdaki muhtaçların dilenir hâle gelmeden tespit edilip onurları incitilmeden ihtiyaçlarının karşılanmasının Müslümanlar üzerine düşen bir görev olduğu vurgulanmıştır.
Burada dikkat çekilmesi gereken diğer bir husus da sevilen, beğenilen malların sadaka olarak verilmesi gerektiğidir. “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça "iyi"ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.” 37 âyetinin de işaret ettiği gibi, hayır yapan kişinin, hayrını ikmal etmek ve Kur"an"ın ifadesiyle "iyi"ye ermek için, imkân ölçüsünde sahip olduğunun iyisinden vermesinin önemi gözden uzak tutulmamalıdır. Medine"de en çok hurma ağacı olanlardan biri olan Ebû Talha, sahip olduğu malların en iyilerinden vermenin bilincini kavramış Medineli bir sahâbîdir. Onun en çok sevdiği mal, Mescid-i Nebevî"nin kıble tarafında bulunan Beyruhâ" isimli hurma bahçesi idi. Hz. Peygamber (sav) bu bahçeye gider ve tatlı suyundan içerdi. İşte Ebû Talha, “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz...” 38 âyeti inince kalkıp