24 Fakat ona şu nasihati yaptı: “Ey Hakîm! Bu mal göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala cömert bir gönülle sahip olursa, kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamahla dolu bir kalple bu malı arzularsa, onun için malın bereketi kaçar. Veren el, alan elden hayırlıdır.” Bu uyarıyı alan Hakîm dünyadan ayrılıncaya kadar bir daha kimseden bir şey istemeyeceğine dair Resûl-i Ekrem"in huzurunda yemin etti. Gerçekten Resûlullah"ın bu sözleri onu o kadar etkilemişti ki daha sonra Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer dönemlerinde devletin kendisine verdiği hiçbir malı almadı.25
Benzer şekilde, Uyeyne b. Hısn26 ve Hındıf kabilesi başkanı Akra" b. Hâbis de27 Hz. Peygamber"den mal istemişlerdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Muâviye"ye, bunlar adına birer mektup yazmasını (zekât memurları geldiğinde bunu onlara vermesini) emretti. Uyeyne, mektupta ne olduğundan emin olmadığını ifade eden sözler söyleyince, Muâviye bu durumu Peygamberimize iletti. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Kim kendisine yetecek kadar mala sahip olduğu hâlde dilenirse, cehennem ateşinin artmasını istemiş olur.” Orada bulunan sahâbîler, “Ey Allah"ın Elçisi! Kişiye yetecek malın miktarı nedir?” diye sordular. Resûlullah (sav), “Ona öğle ve akşam yemeğinde yetecek miktardır.” karşılığını verdi.28
Hz. Peygamber (sav), kendisine gelerek ihtiyacını arz edenlerin Kur"an"da zikri geçen zekât almaya lâyık sekiz kısma29 dâhil olup olmadığı konusunda hassas davranmıştır.30 Resûl-i Ekrem dönemine ait durumu yansıtan rivayetler, devletin maddî imkânlarından ancak gerçek ihtiyaç sahiplerinin yararlanabileceğini ifade etmektedir. İhtiyaçların asgarî ölçüsü ise ekonomik şartlar göz önünde bulundurularak belirlenir. Dolayısıyla bu nebevî ikazlar, günümüz şartlarında gerçekten muhtaç olarak nitelenebilecek ihtiyaç sahiplerine gıda, yakıt veya nakdî yardım sunan bazı özel veya resmî kurumlara müracaat ederek muhtaç olmadıkları hâlde yalan beyanlarla yardım isteyen şahıslara çok şey söylemektedir.
Hz. Peygamber (sav) yukarıdakine benzer bir uyarıyı da Veda Haccı"nda Arafat vakfesindeyken ridasını yani ihramının üst parçasını kaba bir şekilde isteyen bir bedevîye yönelik olarak yapmış ve onu verdikten sonra şöyle buyurmuştur: “Dilenmek, zengin, güçlü kuvvetli, sağlam kimseye helâl değildir. Ancak aşırı derecede fakir veya borç altında ezilen kimse için helâldir. Malını artırıp zenginleşmek için insanlardan dilenen kimsenin kıyamet günü yüzünde tırmalama izi ve cehennemden alıp yiyeceği kızgın bir taş olacaktır. Artık dileyen az, dileyen çok istesin.” 31