“Ey Ebû Kâsım! Ashâbından birisi yüzüme vurdu!” diyerek Peygamberimize (sav) geldi bir Yahudi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, “Kim vurdu?” diye sordu. Yahudi, vuran kişinin kim olduğunu söyleyince Peygamberimiz onu yanına çağırttı. Ensardan olan bu zât gelince de, “Sen buna vurdun mu?” dedi. “Onun çarşıda, "Musa"yı (as) insanlar üzerine seçkin kılana andolsun ki!" diyerek yemin ettiğini işittim.” diyerek söze başlayan sahâbî, bu söz üzerine öfkesine hâkim olamayarak Yahudi"ye tokat attığını itiraf etti.1 Zira aralarında Resûlullah dururken, "Musa"yı (as) insanlar üzerine seçkin kılan Allah"a yemin ederim." denilmesini hazmedememişti...
Yahudi ise aralarındaki anlaşmayı ve kendilerine verilen güvenceleri hatırlatarak kendisine yapılan bu davranışın hesabını soruyordu Allah Resûlü"nden. Bunun üzerine Resûlullah (sav) öfkelendi. Öyle ki yüz ifadesinden öfkesi anlaşılıyordu. Sonra şöyle buyurdu: “Allah"ın peygamberlerini birbirlerine üstün tutmayın! Nitekim sûra üfürülecek ve Allah"ın diledikleri müstesna, gökyüzünde ve yeryüzündeki her canlı ölecektir. Sonra bir daha sûra üfürülecek ve ilk olarak ben diriltileceğim. O anda bir de bakacağım ki Musa orada arşa tutunmuş duruyor. Tur günündeki baygın düşmesi ile mi hesaba çekildi yoksa benden evvel mi diriltildi bilmiyorum. 2 Ama ben hiçbir kimse için "Yunus b. Mettâ"dan (as) daha faziletlidir!" diyemem.” 3
Peygamber Efendimizin bu tavrı, aslında tam anlamıyla peygamberler arasında herhangi bir ayrım gözetilmemesi gerektiği yönündeki Kur"anî beyanın farklı bir ifadesidir: “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah"a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: "Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz..."” 4 Gönderiliş sebepleri, tebliğleri, görevleri açısından peygamberler arasında bir fark yoktur. Fakat Allah Teâlâ"nın, “O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir...” 5 buyurmuş olması ve “(Ey Muhammed!) O hâlde sen, “ulü"l-azm” peygamberlerin sabretmesi gibi sabret! ”6 âyet-i kerimesinde peygamberlerden bazılarını “ulü"l-azm” yani “azim sahibi” olarak nitelendirmiş olması, Yüce Allah nezdinde peygamberler arasında da fazilet bakımından bazı farklılıkların