bize geldin? Biz ikinize de inanmıyoruz.” 21 “Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” 22
Hz. Musa"nın tevhid vurgusuna Firavun"un, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.” 23 şeklindeki tehdidi de yine arzularına bağlanıp kalınan “ben” ve “nefis” ile ilgilidir. Düşüncesi, akıl yürütmesi koyu bir kibrin rengine bürünmüştür: “Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız?” 24
Yüzyıllardır ilâhlık vasfıyla kendi dünyalarını yönetmeye alışmış bir nesilden gelen Firavun, “gerçek” ve “tek” olduğu söylenen bir Allah"ın iradesine teslim olmayı ve bu iradenin altına girmeyi düşünememişti bile! Hemen Musa"ya döner. Onu mağlup ve mahcup duruma düşüreceğinden emin bir şekilde, gerçekten Allah tarafından gönderildiğine delâlet edecek mucizeler ister. Hz. Musa hemen beyaz el (yed-i beyzâ) ve asâ (asâ-yı Musa) mucizelerini gösterir. Fakat kalbi inanmamaya şartlanmış, gönül gözü kapalı, basireti bağlı Firavun"un cevabı küfrün alışılmış ve bildik yanıtıdır. Çevresinde bulunanlara döner ve der ki: “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır!” 25
Firavun, sihir yaptığını düşündüğü Hz. Musa"ya aynı yoldan cevap verebilmek için ülkenin bütün büyücülerini toplar. Amacı, Musa"nın yalan söylediğini, tek ilâhın kendisi olduğunu kanıtlamak; idaresini, insanlar üzerindeki hâkimiyetini devam ettirebilmektir. Musa"nın doğru söylüyor olabileceğini aklından bile geçirmez. Çünkü bu, tek kelimeyle, işine gelmemektedir. Bu sebeple Musa"yı, kendi emri altındaki sihirbazlar ile yarıştırmayı düşünür. Eğer sihirbazlar onu alt edebilirse Musa"nın, Allah adına değil sırf kendi çıkarı için mücadele ettiği ortaya çıkacaktır. Daha objektif karar verebilmeleri amacıyla müsabakanın bir bayram günü, kuşluk vakti toplanan halkın gözleri önünde yapılması kararlaştırılır.26 Fakat netice hiç de Firavun"un istediği gibi olmaz; Musa"nın asâsı, sihirbazların birer hile ve göz aldanmasına dayalı oyunlarını yutmuş, Firavun değil belki ama sihirbazları hakikati anlamıştır. Hemen secdeye kapanıp imanlarını ikrar ederler: “Biz âlemlerin Rabbine iman ettik. Musa ve Harun"un Rabbine!” 27
Firavun, çevresindeki iman çemberinin gittikçe büyüdüğünü ve kendi hareket alanını daralttığını fark etmiştir. Problemi hâlâ aynı yerde aramakta, aynı şeyleri sorgulamaktadır: Dünyası, buradaki hâkimiyeti, nefsi, benliği, görmeye alıştığı ilâh muamelesi. Gerçeği kabullenmeye yanaşmaz ve sihirbazlara haykırır:“Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!