manzaraları göstermektedir. Nitekim Firavun"un yakın çevresinden olmakla beraber Musa"ya iman eden ancak bu durumunu gizleyen bir adam, kralın aklına ve sağduyusuna hitap etmeye çalışır:“Rabbim Allah"tır dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.” 41
Ancak Firavun"un küfür oku yaydan çıkmıştır. Şüphe ve tehlike altındaki ilâhlık iddiasını kanıtlama çabasındadır. Bu nedenle Musa"nın bahsettiği ilâha meydan okumaya karar verir. Başrahip Hâmân"a döner ve der ki “...Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Musa"nın ilâhına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben, onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum.” 42
Rivayetlere göre Hâmân, Firavun"un emrini zevkle yerine getirir ve böyle bir kule inşa eder. Zira Musa"nın yalan söylediği ispat edilebilirse her şeyden önce kendi yerini ve mevkiini sağlamlaştıracaktır. Nitekim Firavun bu kuleye çıkar ve gökyüzüne doğru ok atar.43 Bu tavrıyla, “Benim ilâhlığım karşısında başka bir ilâhın sözü mü olur? Musa yalan söylüyor; benden başka ilâh yoktur! Hem böyle bir varlık, gökyüzünde bile olsa onunla mücadele edebilir, ona ok atabilirim!” demek istemektedir. Sözlerine devamla son noktayı koyar ve kastını açıkça ifade eder: “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum...” 44 “Ben, sizin en Yüce Rabbinizim!” 45 “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?” 46
Ancak Allah Teâlâ"nın, onun ve destekçilerinin bu tavrına getirdiği yorum açıktır: “O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.” 47
Bu açık inat ve küfre rağmen Allah, Firavun ve adamları düşünüp ibret alsınlar diye yıllar süren kıtlık ve kuraklıklar gönderir. Fakat en ufak olumlu durumu, “Bu bizimdir, biz çalışıp kazandık!” şeklinde yorumlayan bu insanlar, felâketleri Musa ve taraftarlarının uğursuzluğuna bağlamışlardır. Bu felâketlerin bir ders olduğu hatırlatılınca da, “Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.” derler. Bu basiretsizlik, inat ve kibir karşısında Allah daha ağır dersler verir. Tufan gönderir; onları çekirge, haşere ve kurbağa istilâsına maruz bırakır; sularına kan karıştırır. Her felâkette Musa"ya başvurur, bu sorunların