Ey Allah"ın Peygamberi! Allah"ın selâmı, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Allah"tan başka ilâh yoktur. O Allah ki beni İslâm"a eriştirmiştir.
Şimdi, İsa"nın durumunu anlatan mektubun bana ulaştı ey Allah"ın Resûlü! Göğün ve yerin Rabbine and olsun ki İsa senin söylediğin gibidir, fazlası değil! Senin bize gönderdiğinle tanışmıştık. Amcanın oğlunu ve arkadaşlarını misafir etmiştik. Şehâdet ederim ki sen Allah"ın Resûlü"sün, doğrusun ve (Allah tarafından da) tasdik edilmişsin. Sana ve amcanın oğluna biat ettim ve onun aracılığıyla âlemlerin Rabbine teslim oldum. Ey Allah"ın Resûlü! Sana oğlum Erhâ b. Ashame b. Ebcer"i gönderiyorum. Ancak kendime sözüm geçer. Sana gelmemi istersen ey Allah"ın Resûlü, gelirim. Şehâdet ederim ki senin söylediklerin gerçektir. Sana selâm olsun ey Allah"ın Resûlü!”29
Necâşî, bilge bir idareci olarak doğruya değer veren ve hakkı teslim eden bir kişiydi. Müslümanların zor anlarında onlara kucak açmış, daha sonra da Müslümanlığı seçerek hidayete ermişti. İslâm"ı seçişinde Hıristiyanlığı tanıması, Hz. İsa"nın Resûlullah"ı (sav) müjdelemesi ve Resûlullah"tan kendisine nakledilen bilgilerin öteden beri edindiği tecrübelerle örtüşmesi etkili olmuştu. Peygamberimiz (sav) Habeşistan meliki Necâşî öldüğü gün, ashâbına onun ölümünü haber vererek, “Bugün Allah"ın salih bir kulu olan Ashame (Necâşî) vefat etti.” buyurmuş, imamlık yaparak ashâbına onun için (gıyâbî) cenaze namazı kıldırmış,30 “Kardeşiniz için Allah"tan mağfiret isteyin.” 31 diyerek âdil krala karşı son görevini yerine getirmişti.
Resûlullah (sav) en zor zamanlarında kendilerine sığınan ashâbına kucak açan Habeşlilerin gösterdikleri misafirperverlik ve yardımseverliklerine karşı minnetini ifade etmek üzere onlar için, “Onlar size dokunmadığı sürece siz de Habeşlilere dokunmayın.” buyurmuştur.32
Allah Resûlü"nün Habeşistan kralı Necâşî ile kurduğu diplomatik ilişki, onun siyasî dehasını ortaya koymaktadır. İslâm"ın henüz ilk yıllarında kurulan bu ilişki ile Necâşî"ye İslâm dini tanıtılmış, İslâm"ın kuşandığı erdemler anlatılmış, böylece İslâm ve Hıristiyanlığın kaynağının esasında aynı olduğu fark ettirilmiştir. Bu şekilde İslâm"a hayran olması sağlanan Necâşî, ülkesinin kapılarını Müslümanlara açmış, Mekkeli müşriklerin diplomatik çabaları ise sonuçsuz kalmıştır. Necâşî"nin farklı bir dinden olan muhacirlere gösterdiği misafirperverlik, var oluş mücadelesinin verildiği bir dönemde, bunalmış ve köşeye sıkışmış Müslümanlar için âdeta bir çıkış kapısı, umut kaynağı ve önemli bir dönüm noktası olmuştur.