ailesinden daha fazla hak sahibi olurdu. Bu adaletsiz durum, “Ey inananlar, kadınları miras yoluyla zorla almanız size helâl değildir. Onlara verdiklerinizin bir kısmını alıp götürmek için onları sıkıştırmayın...” 30 âyetiyle sona erdirildi.31 “Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir hayâsızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur.” 32 âyeti de kadının miras malı olarak vârislere intikalini yasaklıyordu.
Câhiliye döneminde evliliği bitirme hakkı genellikle tek taraflı olarak erkeğe aitti. Talâk, erkeğin keyfî kararına göre alınır, istenirse dul kadınlar erkeğin ailesi tarafından alıkonabilirdi.33 Erkeğin karısını sırf ona zulmetmek amacıyla ve başkasıyla evlenmesini engellemek düşüncesiyle sayısız şekilde boşayıp kadının iddeti bitmeden tekrar ona döndüğü, sonra tekrar boşadığı oluyordu.34 Câhiliye döneminde görülen boşama türlerinden biri de zıhârdı ve buna göre erkek karısına, “Sen bana annemin sırtı gibisin.” diyerek ona yaklaşmayı kendisine haram kılıyordu. Böyle bir durumda Allah Resûlü, kişinin zıhâr kefareti vermesi gerektiğini bildirmişti.35
“Îlâ” adı verilen boşama türünde ise erkek belli bir süre karısına yaklaşmamak için yemin ederdi.36 “Hul"” denilen boşanma şeklinde ise kadın kocasına belli bir bedel ödeyerek boşanırdı. Bu tür boşanma şeklini Resûlullah onaylamış ve ashâb tarafından da uygulanmıştı. İslâm ile sınırsız boşanma yasaklanarak kişinin tekrar karısına dönmesi üç boşama ile sınırlandırılmış ve en çok iki defa dönmeye ruhsat verilmiştir.37 Evlilik ve boşanmayla ilgili olarak İslâm"ın getirdiği ilkeler ve Allah Resûlü"nün uygulamaları neticesinde evlilik kurumu ve aile konusunda câhiliye döneminde var olan keyfîlik kaldırılmış, bu kurum saygın ve kutsal bir hâle getirilmiştir. Kadının mağduriyetini önlemek, kişinin nesebini korumak adına evlilik konusuna ciddiyetle yaklaşılmış, boşanma konusuna da çeşitli prensipler getirilmiştir.38
İslâm"dan önce evlilik ve boşanmada kadının söz hakkının bulunmamasının nedeni, o dönemde kadınlara ve kız çocuklarına değer verilmemesi idi. Şehirlerde yaşayan üst tabakaya mensup zengin kadınlar istisna edilirse genel olarak câhiliye döneminde kadınlar bir meta gibi kullanılıyor, kimi cariyeler efendileri tarafından kendilerine kazanç sağlamaları için fuhşa zorlanıyorlardı. Daha sonra indirilen âyetlerle bu tür kadınların fuhşa zorlanması yasaklandı.39 Bununla birlikte Kur"an, kadınları, “Câhiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmamaları”(teberrücü"l-câhiliyye) konusunda uyardı.40 Ayrıca câhiliye döneminde uygulanan Mecûsî geleneği