haberler şiirle Arap toplumuna aksederdi. Bu nedenle İbn Abbâs, Kur"an"da geçen “garib” kelimelerin anlamlarının câhiliye şiirinde aranması gerektiğini, zira şiirin “Arapların divanı” olduğunu ifade etmişti.20 Câhiliye şiiri bu dönem insanının yaşantısını ve kültürel düzeyini yansıttığı için “Dîvânü"l-Arab” olarak nitelendirilmişti.21 Şiir, kimi zaman safsata ve cehaletin ürünüydü. Şairlerin mısraları Arap soylularının bâtıl iddialarını şahlandırırdı bazen. Yeri geldiğinde ise şiir, hakikatin ta kendisi olurdu. Arap"ın dilinde hakikati dillendiren bir araç oluverirdi. Resûlullah"ın ifadesiyle hakkı ızhar ettiğinde, kâfirin bile dilinde şiir neredeyse Müslüman olurdu.22
Şiirin ilhamî yönü, onun gaybî bilgi ile ilişkilendirilmesini sağlardı. Şair, Arapların gözünde gaybî varlıklarla ilişkisi olan, gaybî varlıktan aldığı bilgileri topluma nakleden kişiydi. Hz. Peygamber"in (sav) getirdiği vahyi, şiire benzeterek karalamaya çalışmaları Kur"an"ın da gaybî bilgiye dayanmasındandı. “Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız?...” 23 diyen câhiliye Arapları, bu tutumlarıyla Kur"an"ın ilâhî menşeli olmadığını söylemeye çalışırlardı. Allah, Kur"ân-ı Kerîm"de onlara şöyle cevap veriyordu: “Biz ona (Peygamber"e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah"tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur"an"dır.” 24
“Ensab” yani soy bilgisi ise, tıpkı şiir ve hitabet gibi, câhiliye devri Araplarının kültürlerinin önemli bir parçasıydı ve onlar başkalarına karşı bu ilimleriyle övünmekteydiler. Ensab bilgisi, bir taraftan aynı soydan gelenleri birleştirirken, diğer taraftan başkalarına karşı şan ve şöhretleriyle övünme, hasımlarını yerme gibi Arap Edebiyatı"ndaki şiirlerin başlıca temasını oluşturmaktaydı. Bu konuda her kabilenin soyunu sopunu bilen “nessâb” denilen “soybilimci” râviler vardı. Allah Resûlü"nün zaman zaman çeşitli kabileler hakkında Hassân b. Sâbit ile Ebû Bekir"den bu konuda bilgi aldığı bilinmektedir. “Akrabalık ilişkilerinizi kurmanızı sağlayacak düzeyde neseplerinizi öğrenin!” 25 şeklindeki rivayet ve benzerleri, nesep bilgisinin sahâbe ve sonrasında da sürdürülmesini sağlamış ve neticede bu sahada birçok kitabın telif edildiği bir nesep ilmi ve edebiyatı gelişmiştir.26
Öte taraftan Rahmet Elçisi, neseplerle övünmeyi ve başkalarının neseplerini karalamayı yasaklamaktadır: “Ümmetimde câhiliye âdetlerinden kalma dört şey vardır ki bunları (kolaylıkla) terk edemezler. Bunlar; asaleti ile öğünme, nesepleri kötüleme, yıldızlarla yağmur isteme ve bağıra çağıra ölülere yas tutmadır.” 27 Şüphesiz asil bir soydan gelmiş olmak, Hz. Peygamber"in de