Hz. Peygamber"e olan güvenlerini bu şekilde ifade etmelerine rağmen onun çağrısını kabullenmek işlerine gelmemişti. Nitekim Kur"an onların bu tavrını şöyle tasvir etmekteydi: “Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar fakat o zalimler Allah"ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar.” 8
Hz. Peygamber"in tebliğini etkisiz kılabilmek için öncelikle onun insanlar nezdindeki saygın konumunu zedelemeleri gerektiğini fark edince yeni söylemler geliştirmeye çalıştılar: “Kâfirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: "Bu, yalancı bir sihirbazdır. İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!" İçlerinden ileri gelenler, "Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur"an) içimizden ona mı indirildi?" diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim zikrimden (Kur"an"dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar.” 9
Rum kralı Hirakl, ticaret için Şam"a gelen Ebû Süfyân ve arkadaşlarını, peygamberliğini ilân eden kişi hakkında bilgi almak üzere sarayına davet etmişti. Henüz Müslüman olmayan Ebû Süfyân"ın Hz. Peygamber"le ilgili yaptığı şu itiraf, aslında müşriklerin Allah Resûlü"nün saygınlığını inkâr edemediklerinin açıkça dile getirilmesinden başka bir şey değildi: “Vallahi, yalancılıkla itham edilmekten korkmasaydım, onun (Peygamber"in) hakkında yalan ithamlarla ileri geri konuşacaktım.” Aralarında geçen konuşmada Hirakl"ın Hz. Peygamber"le ilgili olarak, “Hiç anlaşmaya ihanet ettiği oldu mu?” sorusuna “Hayır! O yaptığı anlaşmaya ihanet etmez ancak biz şimdi onunla bir süreliğine ateşkes yaptık. Bu süre içinde ne yapacağını bilmiyoruz.” şeklinde cevap vermişti. Ardından Ebû Süfyân"ın bu cevabıyla ilgili olarak, “Onunla ilgili olumsuz bir söz olarak, konuşmama ancak bu sû-i zannımı sokuşturabildim.” şeklindeki kendi itirafı da oldukça dikkat çekicidir.10
Ebû Süfyân"ın sözünü ettiği ateşkes, Hudeybiye Antlaşması"dır. Müşriklerle Müslümanlar arasında yapılan bu antlaşmanın maddelerinden biri, müşrikler tarafından Müslüman olup da Müslümanların yanına giden biri olursa müşriklere geri iade edileceğine dairdi. Bu antlaşma yapılmış fakat henüz tamamlanıp imzalanmamıştı. Tam bu sırada, Müslüman olduktan sonra müşriklerin eziyetleriyle karşılaşan ve ayaklarından zincirlenerek hapsedilen Ebû Cendel kaçarak Müslümanlara sığınmıştı. Ebû Cendel müşriklerin antlaşma imzalamak üzere gönderdiği elçi Süheyl b. Amr"ın oğlu idi.