Hz. Peygamber"in yemek yediği sofrası, deriden yapılmış mütevazı bir yer sofrası idi.15 Sofrası gibi onun sofraya oturuş şekli de mütevazı idi. O, keyfine düşkün birinin yaptığı gibi sırtını bir şeye dayayarak sofraya gerile gerile oturmazdı.16 Nitekim Hz. Peygamber"in diz üstü oturmuş bir vaziyette yemek yediğini gören bir bedevî, şaşırarak, “Bu oturuş da neyin nesi?!” diye sorunca o, “Allah beni kerim bir kul eyledi, zorba ve inatçı biri yapmadı!” 17 diye cevap vermişti. O, bu davranışıyla dönemin hükümdarları ve bir kısım aşiret reislerinin debdebeli ve tantanalı oturuş biçimlerinden farklı davranmayı tercih etmişti. Buna göre onun yemek yeme âdâbında esas olan gurur, lüks, şaşaa gibi olumsuz tavırlar değildi. Aksine tevazu, kanaat, sadelik, temizlik ve helâllik gibi değerler ön plana çıkarılmalıydı.
Hz. Peygamber yemekten sonra sofradan hemen kalkılmamasını, diğerlerinin yemeklerini bitirmelerini beklemeyi tavsiye ederek şöyle buyurmuştur: “Sofra kurulduğu zaman, sofra kaldırılmadıkça kimse kalkmasın. Kişi doysa bile sofradakiler yemeyi bırakmadıkça o da elini çekmesin, kendisine fazla gelse de yemeye devam etsin. Çünkü kişi (yemeyi bırakmakla) yanında oturan kimseyi utandırır ve bu kimse, ihtiyacı olduğu hâlde yemeyi bırakabilir.” 18 Efendimizin bu tavsiyesi, henüz doymamış olan kimselerin yemeğe devam etmelerini kolaylaştırmayı ve utanarak yemekten erken kalkmalarını önlemeye yönelik bir tedbirdir.
Allah Resûlü ayakta bir şey yemeyi ve içmeyi de uygun görmezdi.19 Ancak günlük koşuşturma içinde yürürken bazen bir şey yemek veya içmek durumunda kaldığı da olurdu.20 Bu, şu anlama gelmektedir: İslâm"ın yemek yeme âdâbı genel ilkeleri itibariyle belirlenmiş olsa da belirli şartlarda İslâm"ın ruhuna ters düşmemek kaydıyla bu ilkelerin dışına da çıkılabilir. Bu noktadan hareketle Resûlullah"ın mutfak kültüründe üzerinde durduğu en önemli hususların, araçlar değil amaçlar olduğu unutulmamalıdır. Bu amaçların başında ise yiyecek ve içeceklerin temiz ve helâl olması, insan sağlığına azami riayet edilmesi, israftan kaçınılması ve Allah"a şükretme olduğu söylenebilir.
Hz. Peygamber"in en yakın arkadaşlarından Hz. Ömer, Resûlullah"ın açlıktan bütün gün kıvranıp karnını doyuracak kötü bir hurma bile bulamadığı anlarına şahit olmuştu.21 Hatta çoğunlukla arpa ekmeği yemiş olanHz. Peygamber ve ailesi,22 yeri gelmiş akşam yemeği bulamayıp peş peşe birkaç geceyi aç olarak geçirmişti.23 Hz. Peygamber ve ashâbının aşırı açlık çektikleri günlerin sayısı da az değildi.24 Zaman zaman açlık