emirler doğrultusunda, her canlıdan bir çifti81 ve sayıları seksen civarında olan82 iman etmiş bir avuç mümini83 “Haydi binin, onun yüzmesi de durması da Allah"ın adıyladır.” 84 diyerek gemiye yükledi. Kendisi de gemiye bindiğinde, beraberindekilerle birlikte Rabbinin öğrettiği duaları bir bir okumaya başladı: “Bizi zalimlerden kurtaran Allah"a hamdolsun. (Allah"ım) beni bereketli bir yere indir, muhakkak sen barındıranların en hayırlısısın.” 85 Bu yakarışları üzerine, çağrıya icabet edenlerin en yücesi, duasını kabul ederek onu ve ailesini86 boğulmaktan o dolu gemi ile kurtardı.87
Gemi, dağ misali dalgalar arasında onları götürürken Nuh (as) uzakta duran ve kendisine inanmayan oğluna: “Yavrucuğum bizimle bin gemiye, inkâr edenlerle beraber olma!” diye seslendi. Oğlu, “Beni sulardan koruyacak bir dağa sığınacağım.” diye cevap verince, Nuh (as), “Bugün, acıdığı kimseler dışında Allah"ın azabından kurtulacak yoktur.” dedi. Tam o sırada bir dalga gelip aralarına girdi ve oğlu da boğulup gidenler arasına karıştı.88 Oğlunun boğulmaya mahkûm olduğunu fark eden Nuh (as), “Yâ Rabbi, oğlum ailemdendir.” 89 diyerek onun kurtulmasını talep edecek oldu. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, “Ey Nuh, o senin ailenden değil! O(nun yaptığı) iyi olmayan bir iş. Bu yüzden bilmediğin bir şeyi benden isteme!” 90 buyurarak iman bağıyla birbirine tutunmanın daha önemli olduğuna dikkatleri çekti. Düşüncesinin kusurlu olduğunu anlayan Nuh (as), “Yâ Rabbi! Bilmediğim bir şeyi istemekten sana sığınırım. Şayet beni bağışlamaz ve esirgemezsen hüsrana uğrayanlardan olurum.” 91 diyerek hemen tevbe etti. Aslında ailesinde ona iman etmeyen tek kişi, oğlu değildi. Hz. Lût"un karısıyla birlikte, kâfirlere misal olarak gösterilen eşi de onun sözünü dinlemedi. Bir peygamber eşi olmasına rağmen, ona ihanet etti. Neticede Nuh (as), ne şirkte ısrar eden oğluna ne de kendisine ihanet eden karısına Allah"tan gelen azabın ulaşmasına mani olabildi.92
Tufan o kadar dehşetliydi ki gemiye binenlerin dışında hiç kimsenin kurtulma ihtimali yoktu. Bu durumu Allah Resûlü (sav) şöyle anlatıyordu: “Yollar sularla dolmaya başladığında bir anne, canından çok sevdiği yavrusu için endişelenmişti. Hemen yavrusunu alıp bir dağa doğru yola koyuldu. Dağın üçte birine kadar tırmandı. Aralıksız yükselen sular oraya ulaştığında tırmanmaya devam etti ve dağın üçte ikisine kadar çıktı. Sular oraya da geldiğinde dağın zirvesine kadar kaçtı. Nihayet oraya da gelen sular, boğazına kadar yükselince, biricik yavrusunu eliyle başının üstüne kaldırdı ve sel onları alıp götürünceye kadar onu yukarıda tuttu.” Bu olayı anlatan Resûlullah Efendimiz sözlerini şöyle tamamladı: “Şayet Allah Teâlâ, Nuh kavminden birisine merhamet edecek olsaydı, işte bu bebeğin annesine merhamet ederdi.” 93